13 Şubat 2009 Cuma

nostalci :)

Kuzenimin dünya tatlısı kızının bıcı resimlerini görünce aklıma nehir'in bıcı bıcı resimleri geldi ve hemen arşivden bulup buraya eklemek istedim. Banyo yapmayı ve suyla oynamayı çok sevdiği için çok keyifli fotoğraflar çekebilmişim. Çok fazla resim olduğu için de hemen resimleri ekliyorum. Az laf çok resim :))









































buzdayız..














Geçen hafta sonu nehir ve babası "buggs bunny buzda dans" gösterisini izlemeye gittiler. Nehir çok eğlenmiş çok güzel vakit geçirmiş ama gösteriyi en önde izledikleri için çok heyecanlanıp babasına zor anlar yaşatmış; çünkü küçük hanım ben de çıkıcam buraya diye tutturmuş. Neyse serkan uzun uğraşlardan sonra ikna etmiş piste çıkamayacağını ama benim tatlı kızım gösteri boyunca kenarda halının üstünde kayıyormuş gibi hareketler yaparak gösteriye eşlik etmiş; e doğal olarak da çok eğlenmiş:) Buda demek oluyor ki en kısa zamanda ailecek kaymaya gidiyoruuuuuuuz!!


5 Şubat 2009 Perşembe

Uykunun halleri

Nehir'in uyku halleri : e hali, de hali, den hali ve her hali :)))
Akşamları kızım uyuduktan sonra bazen bilgisayarda bütün eski fotoğraflarına küçüklükten itibaren tekrar bakıyorum. Her baktığımda yeniden gülümsüyorum, insanı hayatta daha mutlu edecek bir şey olabilir mi bilmiyorum.. Canım evladım seni seviyorum..
Şiir gibi oldu yaa :)))))


























Gülmekten ölmek bu olsa gerek














Dün oyun oynarken nehir iki de bir eğilip çorabını çekiştiriyor, düzeltiyor sonra koşmaya devam ediyor önce naptığını anlamadım. Her zaman ki gibi çok hızlı hareket ettiği için de tam olarak göremedim .. biraz sonra yanıma geldi ben de eğilip ayağına baktım. Çorabın da küçücük bir delikten baş parmağı dışarı çıkmıştı. Öyle komik bir görüntüydü ki anlatamam o tatlı "guccük başparnak" nasılda dışarı fırlamaya çalışıyor bilemessiniz. Ben de birazcık daha deliği büyütüp başparmağı özgür bıraktım ve tabi kendimi de; karnım ağrıdı, gözümden yaş geldi, kısacası güldüm güldüm güldüm.. Kızımın ilk delik çorabı, hiç unutmayacağım..
E tabi bir sene Ege sonra da bir sene Nehir giyerse olacağı bu :))

YİNE MUTFAKDAYIZ














Kızım ve ben yine mutfak da yine iş başındayız. Dün küçük hanımın isteği üzerine bu sefer kurabiye yapmak için kolları sıvadık. Nehir kurabiye yemeye bayıldığı kadar mutfak da beraber bir şeyler yapmaya da bayılıyor. Bana yardım ederken çok eğleniyor, aslına bakarsanız ben de çok eğleniyorum nehir bilmiş bilmiş konuşurken ağzını yemek istiyorum.
Çünkü yaptığımız herşeyi bir yandan da anlatıyor kendisi; sanki görünmeyen kameralar bizi çekiyormuş gibi :)
Neyse; kurabiyelerimiz yine çok lezzetli oldu, yine afiyetle yedik..














2 Şubat 2009 Pazartesi

BÜYÜKLERE..

Çocuk büyütmek zor iş. Anne baba olmuş insanların genel yargısı olan ‘Çocuğun mu var derdin var!’ sözü biraz keskin, biraz sert olsa da durumu gayet iyi ifade ediyor. Çocukların dert ve bela olarak adlandırılması hoş olmasa da…

Onların büyümesi, olgunlaşması, okuyup adam olması için ömürler veriliyor. Tabi her çocuktan aynı dönütü alamıyorsunuz. Bunun için çocuklarla aynı dilden konuşmak gerek. Bunu da tabi ki huyları, alışkanlıkları ve yaradılış özellikleri belirliyor. Birbirlerinden o kadar farklılar ki aslında, onları sınıflandırmak yanlış oluyor çoğu zaman.

Bazıları hiperaktiftir, saniye içinde gözle takip edemeyeceğiniz kadar hızlı hareket edebilir ve gerçek anlamda yorarlar. Bazılarının sesi çıkmaz, soru sorsanız cevap da vermez. Bazısı ise ‘‘Büyümüş de küçülmüş’’ dediğimiz gruptandır, karda yürür izini belli etmez, zekidir, bilmiştir. Ve daha sayamadığım onlarcası...

Çocukları tanıyabilmek için önce iyi bir gözlemci olmalı diye düşünüyorum. Biraz uzaktan gözlemleyerek, alışkanlıklarını, neye nasıl cevap verdiklerini, sizden farklı gelişen huylarını, dikkatlerini neye verdiklerini, kısaca onu o yapan birçok özelliği öğrenebilmek mümkün.
Gözlemleriniz, çocuğunuzla aynı frekansta olmanızı kolaylaştırır. Onunla aynı dili konuşmak arkadaşlığınızı da güçlendirir. Bunu yapabilirseniz size yalan söylemesinden korkmanıza gerek kalmaz. Hatta sizden habersiz bir şey yaparken belki de artık kendisi üzülecektir.

Onunla arkadaş olmak size, hata yapma şansı vermez. Arkadaşlığınızda hata yapmayın. Belki arkadaşlıklar bazı şeyleri affeder ama küçükler en ufak bir hata gördükleri zaman bu hemen belleklerine yazılır. Hiçbir şeyi unutmazlar. Bu yüzden ona asla yalan söylemeyin. Onu oyalamak için söz veriyorsanız yerine getirin. Onu ertelemeyin, yalnız bırakmayın. Çocuklar ilgiyle büyür. Taşıyamayacağı cezalar vermeyin. Başkalarının yanında küçük düşürmeyin, çok da övmeyin. Ona arkadaşınız gibi davranırken anneliğinizi ya da babalığınızı öldürmeyin, saygıyı, sevgiyi, sadakati öğretin.

Bu yazı anne bebek dergisinden alıntı. Paylaşmak istedim..

dolu dolu yaşamak

Bize verilen bu hayatı en güzel şekilde yaşamak, yaşarken hayattan tat almak insanın biraz da kendi elinde; hatta içinde.. bunu teorikde belki hepimiz biliyoruz ama yaşarken çoğu zaman unutuyoruz. Hayatın akışına keşmekeşine ve dertlerine kendimizi öyle kaptırıyoruz ki..
Ya hırslar, hırslarımız.. Beklentilerimiz, umutlarımız, umutsuzluklarımız, kırgınlıklarımız hatta küskünlüklerimiz. Bazen hayat gerçekten kırsada kalbini sen unutmaya çalış. Unut ki öfken içinde kine dönüşmesin, dönüşmesin ki o kin senin ömründen yılları alıp götürmesin. Çünkü hayat öyle kısa ki.. Birisi kalbini kırdığında ona bir şans ver, ama seni gerçekten üzmeye devam ederse onu hayatından çıkar. Sevmek sadece başkasının hayatını yaşamak değildir. Böyle geçen ömür boşa geçmiş demektir. Kendi hayatın olsun, sevdiklerin senin için çoook değerli olsun, olsun ama kendi değerini kendi hayatını unutma. Etrafında bencil insanlar olduğunu düşündüğün an onlardan uzaklaş. Sadece kendi çıkarlarını düşünen ve kendi iyiliğini isteyen insanların mutluluğuna inanma onlar aslında kendi içinde mutsuz insanlar. Başkasının mutluluğunu istemeyen insanlar asla gerçekten mutlu olamazlar bunu unutmayalım. Ömür çok kısa.. bu hayatı dolu dolu yaşayalım küçük şeylerden zevk almaya, zevk aldığımız şeylere hayatımızda daha çok yer vermeye çalışalım.. Böyle duygusal zamanlarda, sevdiğimiz birilerini kaybettiğimizde, hem geride kalan sevdiklerimizin değerini hemde bize verilen bu hayatın değerini anlamaya bunları düşünmeye başlıyoruz..
Bu yazıyı kendime, kızıma, eşime ve tüm sevdiklerime yazıyorum. Belki unuttuklarımızı hatırlamamıza yardımcı olur..