Oysa yazacak ne güzel şeylerim vardı.
Asyaseldam bana taa memleketimden hediyeler göndermişti. Hayatımda ilk takdirimi örtmenim selda vermişti. Üşenmemiş elleriyle nehir'e caiolu tişört yapmış kızımı çoook mutlu etmişti. Arkadaşım seldayla telefonda konuşup, tanıştık! Kuzenlerle polonezköye gitmiş, hasret gidermiştik. Evimize küçük pelin gelmiş, mis gibi kokusu sinmişti. Nehir'le pastalar yapmıştık. Lazanya yemiştik. En güzel yemekleri canım annem yapıyo demişti. Sonra ne mi oldu? İçimde ki müzik sustu... Müzikte ses ve ES vardır. Ses söz, ES ise duraktır. Ben de es verdim işte birden bire, ama kendiliğinden değil. Ayrıntılarını yazmıyorum ama sen bil blogum, içimde ki müziği duyamadığın için korkma! ben yine burdayım hayat. Biraz lezzetsiz biraz suskun ama burdayım. Müzik mi? artık yok, onu duymadan ne kadar var olabilirsem burdayım işte. İdare et blogum, napalım bunada şükür. Ben seni bu kadar şey paylaşacağım arkadaşlarım, beni okuyan dostlarım olacağını bilmeden açtım. Sana hep yazdım kendim için, sevdiklerim için, en çok da canım kızım için. Beni bu halimle kabul et olur mu?
ben yoruldum
söyle senin gücün var mı hala?
kaç yenilgi var söyle
ömürde allah aşkına
sıla....
ha bir de fotoğraflar var gülüşleri, güzellikleri o an, o kare içinde hapsedebildiğimiz:


