30 Mart 2009 Pazartesi

haftasonu :)






























Cumartesi henüz uyanmamıştık, şıp şıp ayak sesi duyuldu ve yatağa tırmanan minik eller ve misss gibi
sıcak ekmek kokusu geldi. Geldi ortamıza girdi,"annem" dedi sarıldı,"gıdını öpimmi" dedi öptü
"şşşş babamı öpcem tamammı" dedi öptü,sarıldı, kokladı. "Sizi çok seviyorum"dedi ."Biz de seni çok seviyoruz annecim"dedim,biliyorum dedi. İçimden allahım ne kadar şanslıyız dedim,gülümsedim sevgiliye baktım yüzünde aynı tebessüm aynı şeyi düşündüğünden,hatta içinden "allahım sen yavrumuzu incitme" dediğinden emin oldum,güldüm..
Sonra babasının "nehir bugün tatil ben işe gitmiyorum demesiyle sakin sevgi seli yerini yatağın ortasında tepişmelere ve zıplamalara bıraktı:) Güzel bir kahvaltıdan sonra büyük bir heyecanla hazırlandık, hem yeni evimize bakmaya, hemde yeni evde komşu olacağımız yakın arkadaşlarımızı görmeye gittik. Nehir ve Ege o kadar özlemişki birbirini koskoca gün nasıl geçti anlamadık. Bütün gün tepindiler,oynadılar önce evi birbirine kattılar, sonra parkta oynadılar en sonda balıklara ekmek attılar. Akşam nehir yorgunluktan bayıldı. Sevgili maç izlemeye gitti, anne serbest saat çalışması yaptı:)
Pazar günü sabahtan kalkıp vatandaşlık görevimizi yerine getirmeye gittik. Ama beyim gecenin etkisiyle erkenden uyanamayınca kalabalıkta baya sıra bekledik. Sinir bozucu ayrıntılara girmiyorum, zira sonuçlar yeterince sinir bozucu oldu. Nehir sıra beklerken sıkıldı,herkese hırladı, oy kullanamayacağını duyunca bozuldu, yine de sınıfın ortasında koşup sıralara oturdu falan derken oh be nihayet bitti. Hadi bakalım güzel bir pazara kaldığımız yerden devam edebiliriz artık.
Vakıftepe de güzel bir türk kahvesi içtik, nehir yolda uyudu, arabada uyumaya devam etti. Biz doyumsuz manzara karşısında kahveler nasıl bitti anlamadık. Nehir arabada al al olmuş yanaklarıyla uyurken biz başbaşa keyif yaptık. Ama yook klasik çocuklu insan rahat eder mi etmez. Çocuk izin verse kendi kendine vermez:) Uyansada çiçek toplasa,çimlerde koşsa,kahvaltıya da gelelim buraya, aman çok güzel nehir bayılır..
Bu arada nehir uyurken alışveriş yaptık, eve döndük hanfendi hala uyuyor. Neyse görevler bitti, karın doydu e evde durulurmu. Biz yorulduk kaç yazar, o uykuyu almış enerjiyi toplamış, hava güzel hadi baba sür arabayı sahile. Parkta kaç saat oynadı bilmiyorum. Herkese gülücükler dağıttı. Babasının hop oturup hop kalkmasına rağmen kendinden büyük çocukların arasında acaip kalabalık bi parkta başının çaresine baktı, kendi işini kendi halleti. Düştü, kalktı, tırmandı. Babası pek müdahale etmedi ama kendi kendini yedi :) Nehir her gördüğü köpeği sevdi, ama pamuk şekeri pek sevmedi onuda babası yedi :) Eve dönerken teşekkür edip çok mutlu olduğunuda söylemeyi ihmal etmedi. Prensesim çok güzel bi gün geçirmiş, mutlu olmuş bi deeee annesine babasına ne kadar mutlu olduğunu söylemiş. Ey güzel allahım "teşekkürler"
Nehir'in akşamları ettiği duayı yazmak istiyorum;
allaam sen anneyi-babayı-nenini koru amin :)
























28 Mart 2009 Cumartesi

kurutma makinası ve dilek ağacı:)



















  • canııııımm pantalonum nerde?
  • çamaşırlıkta!
  • çorabım nerde?
  • sandalyenin üstünde!
  • kızın body si nerde?
  • ......... nin !
Bugünler de radyoda sıkca yayınlanan bir reklam var. Adam yıkanmış çamaşırlarını arıyor evin içinde, karısı da sürekli yön tarif ediyor. Sonra adam da: " ev değil çamaşırhane" diyor. Hah işte bizim ev şuan tam öyle. Canım yavrum günde 5-6 kez atlet,body, kilot, eşofman,çorap vs. kirlettiği için bizim ev de her yer çamaşır. Resmen çingen çadırı.Hani dilekleri kabul olsun diye ağaçlara rengarenk çul çapıt bağlarlar ya,biz de bağladık evde:) neyse dileklerimiz kabul olur belki. Kızın donlarını asarken çamaşırlığa içimden "lütfen artık tuvalete yapsın şeyini" dedim. Hayır sadece kıyafet olsa neyse,tahmin ettiğiniz gibi beraberinde kirlenen ve yıkanmayan şey kalmadı. Zaten hiç sevmem çamaşır yıkamayı:) Bizim ev de herşey ilk giyilmeden sonra kirliye atılır genelde. Kayınvalidem accık söylenir bana ama kendi de alıştırmış oğlunu, ne giyse o da benim gibi hooop kirliye. Tabi bu kadar çamaşır yıkanınca ne oluyor; kurutmak bi dert, ütülemek ayrı dert. İnşallah kızım doğru zaman da doğru yere yapmayı öğrenirse çamaşır yükümüz biraz hafifler. Bu arada seneye yeni evimize taşınıcaz allah izin verirse. Ve de ev küçük olduğu için kurutma makinası almamız gerekiyor. Acaba şimdiden mi alsam diyorum, artık şart oldu...Hemen kurutma makinalarını araştırmaya başlıyorum.

27 Mart 2009 Cuma

MİİİİİİİMMMMMM-2

Mimin ne olduğunu henüz anlamışken sevgili öykü beni mimlemiş, sağolsun iyi de etmiş hem de çok güzel bir konu seçmiş. Ama terlettiniz beni arkadaşlar teker teker gelin:) Ben evli barklı, hasta ve yaşlı bir kadınım:P Neyse neyse allahtan henüz hasta ve yaşlı değilim ama biraz yorgunum :)
Sevgili öykü; daha önce yayınladığım ve arşivimden çıkardığım bi yazıyı tekrar paylaşmak istiyorum. Benim hislerime tercüman, senin de soruna cevap olur.

TEŞEKKÜRLER HAYAT..

Yasmin Levy'den Gracias a la Vida...

teşekkürler hayat; verdiğin her şey için;
her açtığımda
siyahı beyazdan, cennetin huzmesini karanlıktan,
sevdiğim erkeği kalabalıktan çıkarıp bana sunan gözlerim için

teşekkürler hayat, verdiğin her şey için
hayatın sesi ve kelimelerim
düşüncelerim, ettiğim kelamlar,
annem, dostlarım ve parlayan güneş
ve aşkın izleri için

teşekkürler hayat, verdiğin her şey için;
duyduğum tüm sesler; gece, gündüz,
ağustos böcekleri, kanaryalar, çekiçler
motorlar, köpek bağırışları, rüzgar
ve yarin sakin fısıltıları için

teşekkürler hayat, verdiğin her şey için;
caddelerinde, göl kıyılarında, dağlarında
ovalarında, leb-i deryada yahut suya hasret çöllerinde
ve evlerinde yorulan adımlarım için

teşekkürler hayat, her şey için;
yıkıntılardan kendimi yeniden yaratabildiğim
ve yeniden hayata sunabildiğim için
kahkahalarım, gözyaşlarım
ve bu şarkı için

her şey için teşekkürler..


AMANIN-MİM- LENDİM





















En son lisede "kopyacı meltem" olarak mimlendiğimden beri bu ilk mimim :) şaka bir yana cankuş-minnikkuş beni mimlemiş. " yaparak öğren diyosun yani".. İnanın napıcamı şaşırdım heyecandan, elim ayama dolaştı:P
Bu mim nedir, ne değildir? kimlerin başına gelir?iyimidir, kötümüdür?hırlımıdır hırsızmıdır? derken ahanda başıma geldi. E insanın başına ne gelirse meraktan gelirmiş.
Ayıkla pirincin taşını, cevapla ikkusun sorusunu..
en sevdiğim iki kitap :
  • çilek kızın dostluk partisi
  • çilek kız okulda
Teşekkürler sevgili ikkus, eminim bu cevaplar seni tatmin etmedi sakın kızma, hangi birini yazacağımı bilemedim inan böyle sorular karşısında apışıp kalırım ben. Ev de bunalıp sıkıldıkça kendimi kitap okumaya verdiğim için, bu çok sevdiğim kitaplar arasından bi seçim yapamadım inan. Ben de 1338 kere okuduğum çilek kız serisini koydum:)

26 Mart 2009 Perşembe

TAE BO NEHİR





























































Deli bu kız; babası fotoğrafını çekerken enteresan hareketler yapmaya başladı. Dün ne kadar canım sıkkındı ama, kızım verdiği pozlarla beni güldürmeyi başardı. Yaptıklarını unutmadım tabi ama :)
O konuda biraz daha sakin olmaya çalışıcam. Canım kızım, hayat ışığım, sıcak ekmeğim benim.
Gülen gözlerin hiç solmasın, sıcak gülüşün hiç kaybolmasın, pozitif enerjin hiç bitmesin annem...
artislik puan benden 6.0 :)

25 Mart 2009 Çarşamba

napıcam ben :(

Aslında biraz canım sıkkın, nehir'le gereksiz bir mücadeleye girip kendimi baya yıprattım bugün. Hatta hatta sinirlenip sesimi bile yükselttim.. Biliyorum iyi etmedim, gelmeyin üstüme ağlarım:( Üzülerek yazıyorum ki nehir'in 3 yaşını doldurmasına 2 ay kalmasına rağmen, tuvaletle ilgili ciddi bir sorunumuz var. Uzun uzun yazmak istemiyorum, çünkü yazdıkça üzülüyorum ve de en kötüsü kendimi suçluyorum nerede yanlış yaptım diye hayıflanıyorum. Bu konuda muaffak olamadığımı düşünüyorum. Kakasını bi türlü tuvalete yapmak istemeyen kızım, şimdi çişini de yapmıyor, allam sanki benimle inatlaşmak için hususi yapıyo(tabi ki öyle olmadığını biliyorum ama)
Ühü bu konu ben de iyice takıntı halini aldı. Her şeye aklın eriyor, her şeyi anlıyorsunda e be güzel yavrum neden anacını bu kadar üzdün bu konuda anlamıyorum.
üzgün ve de yorgunum.. belki bu konu bu kadar da dert edilecek bi şey değil, belki de ben büyütüyorum, ama gelde bunu kendine anlat!
Aşşağıda ki yazıyı internette okudum ve buraya ekliyorum. Burda yazan sorularıda cevapladım ve hemen yanlarına yazdım.

Birçok anne baba çocuğunun tuvalet eğitimine ne zaman başlamaları gerektiği konusunda kararsız kalırlar. Oysa çocuğun tuvalet terbiyesine başlamak için belirli bir yaş yoktur. Çocukların büyük çoğunluğu 18-30 aylıkken tuvalet terbiyesine başlamak için gerekli becerileri kazanırken bazı çocuklar ise 4 yaşına kadar bu beceriyi kazanamazlar.Genellikle kız çocukları erkek çocuklarından daha önce mesane ve barsak kaslarını kontrol etmeyi öğrenirler. ( Kızlarda genellikle 2,5 yaş civarında, erkeklerde ise 3 yaş civarında) Önemli olan çocuğunuz tuvalet terbiyesi için hazır olmadan bu terbiyeyi vermek için acele edip baskı kurmamaktır. Çocuğunuzun tuvalet terbiyesine hazır olduğunu gösteren bazı belirtiler vardır:
  • Çocuğunuz bazı basit isteklerinizi yerine getirebiliyor mu? evet
  • Gün boyunca bezi en az iki saat kuru kalabiliyor mu? evet
  • Kısa bir uykudan sonra bezi kuru kalabiliyor mu? evet
  • Barsak faaliyetleri düzenli ve daha önceden tahmin edilebiliyor mu? evet
  • Kendi başına tuvalete gidiyor mu? Tek başına pantolonunu indirip kaldırabiliyor mu? isteyince evet
  • Bezi ıslandığında rahatsız oluyor mu? hayır
  • Lazımlık veya oturağına ilgi gösteriyor mu? evet
  • İç çamaşırı giymek istiyor mu? evet don takmak istiyorum diyo :)
Yukarıda sayılan maddelerin büyük çoğunluğuna evet yanıtını verebiliyorsanız çocuğunuz tuvalet eğitimine hazır demektir. Aksi halde birçok güçlükle karşılaşabilirsiniz.

23 Mart 2009 Pazartesi

nehir'in menüsü



Bugünün menüsü tamamen nehir hanıma ait. Kendisinin özel isteği üzerine yapıldılar efendim:)
Kabak tatlısı istediğini bir süredir şu cümlelerle dile getiriyor : "annecim hani balıkçıkya gitmiştik, orda bi tatlı yemiştim ya ben, yine gidelim işte ben ondan yiyim" dur annem yaparım ben sana. Pazardan hemen babasına sipariş verildi ve yapıldı. Ha bir de uzun zamandır "hasülye de hasülye" diyo. Çoğu kez söylemişimdir bilirsiniz nehir'in en sevdiği yemeklerden biri taze fasülye. Hasta da olsa, huysuz da olsa kolay kolay hayır demez. Neyse geçen hafta kilosu 12 milyon olan taze fasülyenin bu hafta fiyatı 6 milyona düşünce hemen almış babası, tabi ben de pişirdim, nehir hanım da yedi..
Baba almış, anne pişirmiş, nehir yemiş, okuyanlar da hani bana hani bana demiş :P
Aslında bunların dışında da istekleri neredeyse hiç bitmedi bugün, yani önüne konanı yemek yerine, hep ne yemek istediğini söyledi durdu. İyi de oldu valla, yedirmek için uğraşmak zorunda kalmadım. İstedi verdim, istedi verdim :)
Ay hep böyle olsa ne kadar güzel olur değil mi? Eminim bütün annelerin hayalidir. Bi de bugün, nehir yine bizi şaşırttı. Ben oldukça acı bişi yiyodum illa ben de yicem diye tutturdu Ben de verdim. Serkan " verme yahu, yazık" falan dedi ama ben yine de verdim. Bir güzel yedi, yandı ama yine de elindekini vermedi bitirene kadar. Su da istemedi, sadece " birazcık acıymış annecim, biz yemeyelim babam yesin" dedi. Nasıl ya, bücürük sen nasıl yedin onu.. yok yok bu kız kesin Adanalı, hep diyorum:) Geçen hafta da kısır diye tutturdu anası gibi, bir tabak yedi.

blogdan bloga :)

Bu blog işi fena sarıyor insanı, o blog senin bu blog benim gezerken öyle çok yeni blog tanıyıp, öyle yeni fikirlerle karşılaşıyorum ki.. Hah işte tam da aradığım buydu dediğim öyle anlar oluyor ki bayılıyorum. Bi siteden kendim için yeni bir kitap, diğerinden kızım için yeni bir kitap:) Bazen gidilecek yeni yerler, bazen de oynayacak yeni oyunlar.. E evde işler zaman zaman aksamıyor değil tabi :) Neyse kızımla neler yapsak acaba diye düşünüp kendi yaratıcılığımı konuştarmaya çalışırken bir anda "bu nasıl benim aklıma gelmedi" diye hem hayıflandığım ama sonrasında mutlu olduğum yeni fikirler buluyorum.
Özellikle okul öncesinde, çocuğunuzla yapılabileceklerinize ışık tutacak bazı siteler:

www.okuloncesipaylasim.com
www.inciminci.com
becerikliminikler.blogspot.com

Hazır konu buraya gelmişken; kızımın babasıyla yaptığı hamur çalışmalarından ve de kendi çektiği fotoğraflardan eklemeden olmaz di mi :)


















22 Mart 2009 Pazar

haftasonu














































Bu hafta sonu leonardini mağazasına gittik daha önce internetten araştırdığım, beğendiğim bazı oyuncakların notunu aldım ve cumartesi doğru mağazaya.. Ama çok istediğim bazı şeyler ellerinde kalmamıştı, bazıları da yeni gelecek ürünlermiş. O açıdan biraz hüsran yaşadık ama yinede çok keyifli şeyler aldık. Mesela; 2 tane oyun,nehir hiç elinden düşürmüyor."Fun learning games" gurubundan: "crazy chefs" bi oyunumuzun adı, diğeri de "number snap" Nasıl oynandığı ile ilgili uzun uzun yazamıcam ama kısaca eğlenceli ve keyifli diyorum. Bir de pizza aldık dilimler arasında cırt cırtlar olan, nehir yuvarlak kesme aparatıyla sürekli bize servis yapıyo:) Almak istediğim bir cd vardı ama bir türlü bulamadık. İlhan İrem'in çocuk şarkılarından oluşan "toz pembe" isimli albümü. Neyse onu bulamayınca içinde hep nehir'in sevdiği şarkılar olan başka bir cd aldık. Evet çok güzel şarkılar var içinde, ama taverna müziği gibi cıstak cıstak yapmışlar, hani düğünlerde klavyedeki ritmi otomatiğe bağlar ya piyanist şantörler; aynen öyle biraz alaturka bişiler olmuş. Ama sonuçta nehir eğlendi, şarkı söyledi ve dans etti. Ha bu arada nehir hafta sonu kahvaltıda yine döktürdü. Ekmeğine kendi başına, tabi kendi bıçağıyla pınar beyaz sürüp yerken babasına ders vermeyi de unutmadı. " Babacım bunda daha çok kalsiyum var bilmiyomusuuuuun?"puahaha valla alem bu çocuk, kalsiyum bankasına yatırım yapıyor:) ıyyy gıcık olduğum reklamdan öğrendi kesin bunu...
Geçen hafta diş çıkarırken yaşadığımız huzursuzluk ve iştahsızlıkta neredeyse geçti. Cuma günü kahvaltıda 2 tane rafadan yumurta yemişti, neyse cumartesi bir tane yedi, maşallah supanallah:) Sonra biraz da bisküvi ve bitki çayı keyfi yaptı. Bayılıyor çayın içine bir şeyler bandırmaya. Çay dediysem de öyle herkes içemez yani. Oldukça keskin bir tadı var,doğranmış taze zencefil, tarçın, karanfil, içerken içini ısıtıyor insanın. Pazar gününü ise daha çok evin eksiklerini tamamlayarak ve de dinlenerek geçirdik. Daha doğrusu dinlenmeye çalıştık. Nehir hiç yorulmadığı için pek öyle ihtiyaçları olmuyor malum, hele bir de ev de oynayacak yeni oyunlar olunca..
























20 Mart 2009 Cuma

nehir'in objektifinden..

Nehir doğmadan hemen önce güzel bir fotoğraf makinası almıştık "canon ıxus 750". Hani bebemiz olacak ya güzel bir makinamız olsun da bol bol fotoğraf çekelim, kameraya çekelim falan bilirsiniz işte.. Netekim, doğumhaneden başlayarak makinamız neredeyse elimizden düşmedi. Ta ki 2008'in şubat ayının 14. gününde kocamın bana yaptığı süprize kadar. Fotoğraf çekme merakımı bilen beyim sonunda buna uygun bir makina almıştı bana. Güzeller güzeli, siyah inci nikon'um :)
Yaşasın.. sonunda....
E hal böyle olunca da bizim canon bir anda boynu bükük bir kenara atılmıştı ki anası gibi fotoğrafa meraklı kızım, bizim güccük canon'a sahip çıktı :) elinden düşürmediği makinasıyla kendi fotoğraflarını yaratmaya başladı. Anneannesinin bütün engelleme çalışmalarına rağmen nehir defalarca makinayı ele geçirmeyi başardı. Annem : "kızım yazık kıracak, al şu makinayı çocuğun elinden"
Neyse gerçekten de bir süredir eskisi kadar vermiyorum, çünkü bir kaç kez düşürdü ama o makina artık nehir'in, biraz daha dikkatli kullanmaya başladığında yine elinden düşürmeyeceğine eminim. İşte nehir'in objektifinden bir kaç fotoğraf;

denizkızı nevresimi..

















çiftlikde hayvanlar..


































çok sevdiği arca abisi..

19 Mart 2009 Perşembe

kek ve abuzuttin:)

















Bu akşam yemekte peşpeşe yaşanan komik ve saçma olaylar.. Şuan da saat 20:00 nehir ve babası yatağa gittiler, ben ise hemen bilgisayarımın başına oturdum. Bu akşam ameliyat olan bir arkadaşımı ziyarete hastaneye gittik. Giderken ona küçük yıldızlı kek kalıbıyla yaptığımız kekimizi götürdük. Bugün olanlar zaten hepten komik başladı. Neyse baştan anlatayım o zaman. Aslında bizim amacımız ıslak kek yapmaktı. Ama ben de biraz hatlar karışınca bizim ıslak kekin başına neler geldi. Bilirsiniz ıslak keki yapmak için hazırladığınız harca un katmadan önce bir bardak kadar bi kenara ayırsınız ki kekiniz pişince üzerine dökebilesiniz. Ben unutup tüm o malzemeye un ekleyince bizim baya bi kekimiz oldu tabi:)
Sonra eve döndük, malum bir koşturmaca yemek telaşı falan hemen mutfağa daldık. Serkan kekleri görünce şaşırdı tabi biraz, "pek ıslak olmamış" dedi, "hıh sen anlamassın"dedim:)
Sonra bir yandan sohbet edip bir yandan yemeklerimizi hazırlarken ki biz hep öyle yaparız amerikan dizilerinde ki aileler gibi :))
Yok yok var bugün ben de bi şapşallık.. yani biri zırt dese gülücem bu akşam.Neyse anlatmaya devam ediyorum. Sonra süper esprili ve yaratıcı kocam nehir'e döndü "abuzittin mi" dedi. Nehir'de "abuzitmedim" dedi. Serkan bi daha sordu Nehir'de ben öyle bişey yapmadım diye bağardı. Hayır kızıcam gülmekten kızamıyorum. Kızımın; babasının ciddi sorusuna ciddi ciddi cevap vermesine gülüyorum aslında:) Zar zor yemeklerimizi bitirdikten sonra kek yeme faslına geçmiştik ki nehir' de kek istedi. Ama çorbasını henüz bitirmemiş olduğu için babası vermedi. Ve nehir elini masaya koydu ve " bu hiç adil değil" dedi, puahahaha:) serkan'ın suratı görülmeye değerdi. Zıt erenköy desem ayıp olacak, demiyorum o yüzden:)

18 Mart 2009 Çarşamba

sıcak ekmeğim..
















Ne kadar sağlık için kepek, çavdar gibi bol lifli esmer ekmekleri yemek için gayret etsek de ki ben ediyorum:)
Kim dayanabilir fırından henüz çıkmış, dumanı üstünde tüten, eli yakan, mis gibi kokan sıcacık ekmeğe.. Pazar sabahları ailecek yapılan ve allah ne verdiyse donatılan kahvaltı masalarının olmazsa olmazı sıcak ekmek. Bu yaşıma geldim hala ekmek alıp eve giderken ucundan tırtıklarım:) Annem gibi ekmekçiyim galiba.. Hele sıcak ekmeğin içine biraz tereyağı sürüp, o ekmeğin sıcağıyla erirken bir de içine mis gibi kokan erzincan tulumundan bir parça, yanında çay oooh asla hayır demeyeceğim bi lezzet. Sıcak ekmek tadına doyamayacağım, uzak diyarlara gitsem kokusunu bile özleyeceğim bir tat benim için. Hay allah ne oldu da bu kıza ekmeğe ilanı aşk ediyor demeyin sakın...
Nehir'i severken, koklarken onun kokusunu içime çekip doyamayıp bir kez daha bir kez daha sıkıştırdığım zamanlarda, heleee ensesinden öpüp burnumu tenine yapıştırdığım anlarda nehir'i hep "sıcak ekmeğim benim" diye seviyorum. O da "ben sıcak ekmek değilim neninim" diyor. Ama annecim sen benim; sıcak ekmeğimsin, prensesimsin, çikolatamsın, yaşam pınarımsın, aşkımsın, sevgilimsin, dünyamsın, sın sın sın...:)



















bu yazıyı tamamlayacağına inandığım "ayşenur yazıcı" nın şiirinden küçük bir parça :

Taze hamur kokusu sokağı dolandı...
Çarptı pencereye.
Nefsime 'kalk' dedi!
'Uyan, gece ölüyor kollarımda'
Çocukluğumdan bir gün başlıyor
Sıcak ekmek kokusunda...


17 Mart 2009 Salı

16 Mart 2009 Pazartesi

nehir'in kaleminden..

Prensesimin resim çalışmaları hızla devam ediyor. Bu sırada farkettim ki inanılmaz hızlı bir ilerleme var kızımın çizimlerinde:) Artık şekiller ve insanlar daha belirgin daha net..

















bu resimde şemsiye nehir'e ait yanında ki müthiş portre çalışması sevgülü eşime ait! benim bu resme güldüğümü görünce " e seni çizdim anca bu oldu" dedi :))

















güneşi çizip ışınlarını yapmamak olmaz tabi.. tamamen nehir' e ait.
































bunlar da nehir'in kaleminden bendeniz :) saçlarımı uzun çizmiş anlamışsınızdır zaten :))

ağrı dile geldi :(

Prensesim sonunda arkadaki azı dişlerini çıkarmaya başladı. Bunca zamandır kabaran, ağrı yapan, iştah kaçıran, çıktı çıkacak dediğimiz arka azı dişi çıktı kızımın. Altta ve üstte 8' er tane olmak üzere toplam 16 inci tanesine bir yenisi eklendi. Ama daha ağrıları bitmedi. Diğer dişlerde canım yavrumun şişmiş olan o pembe güzel diş etlerini patlatmak için sırada bekliyorlar:( Bunca diş çıkarken bu kadar dramatize ettik mi diye sorarsanız; tabi ki etmedik. Bebekken biraz ağladı, biraz uyudu, biraz uyandı. Kucağımıza aldık biraz sevdik, biraz salladık vs. Şimdi ise gece uykudan uyanıp göz yaşları içinde "annecim çok ağrıyor, babacım çok acıyor öpermisin geçsin" dedikçe serkan da ben de ne yapacağımızı şaşırdık. Dün gece bir uyuduk, bir uyandık neredeyse geceyi ayakta geçirdik. Yeni dişin hayırlı olsun annecim:)





12 Mart 2009 Perşembe

bi mola :)

Geçen hafta sonu kuzenimle buluşup başbaşa güzel bir haftasonu geçirdik. İlk gittiğimde yeni evlerinin bulunduğu yer, sessizliği, sakinliği , havanın o tertemiz kokusu ve alabildiğine uzanan yeşil başımı döndürdü. Atölyedeki şöminenin karşısında, boya kokusu soluyarak, yanan odunların çıtırtısında şaraplarımızı içtik. Neler konuştuk, neler paylaştık.. biraz dertleştik, biraz gülüştük.. Saatlerce bulunduğumuz anın ve başbaşa kalabilmenin tadını çıkardık. Tabi sultan ve haydutu da unutmayalım. Yediğimiz her fıstığı ve leblebiyi onlarla paylaştık:) Eve döndüğümde Nehir resimlere bakınca delirdi. Başka bir zaman onu da götürmeye söz verdim.
Bir yandan Ateş' in hayat verdiği tuali, diğer yandan minik kıvılcımlar yayan şöminenin ateşi; masal gibi bir geceydi..























11 Mart 2009 Çarşamba

zıp zıp nehir ..

Nehir zıplama topuyla evin içinde gezintiye çıkmış. Tabi topun üstünde durabildiği anları yakalamak çok kolay olmadı benim için:) düşüyor hemde büyük bir hızla ve zıplayarak.. her düştüğünde de hem çok gülüyor hemde büyük bir inatla tekrar tekrar topun üstünde durmaya çalışıyor. Sanırım zıplayarak eğlendiği kadar düşerek de eğleniyor:)