27 Aralık 2009 Pazar

VEEEE TATAAAAAMMM:))ŞÜKÜR VE TEŞEKKÜR!!

En sonunda ha bugün ha yarın derken evimizin anahtarını aldık.. Her şey çok güzel ve içimize sindi. Şimdilik doğal gaz dışında hiç bir sorunla karşılaşmadık. Allah'a o kadar şükrediyorum ki bu duyguyu bize nasip ettiği için. Dün kocamla gözyaşlarımızı zor tuttuk diyebilirim. inanın hala da yazarken gözlerim doluyor. Kendimiz, sadece biz, ikimiz başardık. Çok zorluklar çektik maddi olarak, hala da toparlanması zor bi sene bizi bekliyor. Ama biliyorum ki biz onun da üstesinden gelicez.. En güzeli de bişeyi başardığını görmek, onun tadını beraber çıkarmak. Umarım allah ağız tadıyla oturmayı nasip eder, eşimle ve prensesle... Komşum, canım arkadaşım emel ve eşide anahtarlarını aldılar dün. Birbirimiza sarılıp tebrik ettik. Aynı heyecanı, sevinci ve zorlukları yaşadığımız için, birbirimizin sevincini hissedebildik:) Herşey için şükürler olsun allahım sana..
Ve etrafda bi hayırlı olsun diyemeyen insanlarda var ama onun dışında bizimle birlikte sevincimizi heyecanımızı yaşayıp, bişeyi elde etmenin ne kadar zor olduğunu bilen dostlara çok teşekkür ederim. Defalarca arayan, ne oldu aldınız mı? Her şey yolunda mı? diye soran arkadaşlara. Haber vermek için aradığımda telefonda benimle bir duygulanan dostlara çok içten teşekkür ediyorum, benzer şeyleri yaşayanlar ne demek istediğimi anlamıştır. Teyzeme, enişteme ilgileri ve taşınma işlerinde ki yardımları için, ilkiz e evini bize açma riskine girdiği için:) eşimin kuzeni seda' ya ilgisi ve yaptığı jest için, çok çok çook teşekkür ederim. Haaa annem mi? O'na her zaman yanımda olduğu için binlerce kez teşekkür ederim... Daha yazacak çok şeyim var ama yapacak da çook işim:) kalın sağlıcakla..
Salı günü allah izin verirse taşınıyoruz, gitmeden son kez yazmaya çalışırım. Dilerim allahdan, herkesin kalbine göre versin. Dilerim allahdan 2010 ailem için evim için huzur sağlık ve mutluluk getirsin. Dilerim allahtan herkesin hayalleri gerçek olsun en azından bi kısmı:) ve dilerim allahtan ülkem için dünya için barışın ve huzurun virüs gibi insanlığa yayıldığı bir yıl olsun..

26 Aralık 2009 Cumartesi

Acilen paris' e gitmemiz gerek:(

Bi kaç haftadır, sadece haftasonları fox tv; barbie 3 silahşörler diye bi film gösteriyor. Ne olduysa nasıl olduysa nehir bu filmle bütünleşti. Ve filmi izlediğinden beri babasına ve bana sürekli "lüüüütfen babacım lütfeeeeen parise gitmem gerek!" diyor. Hatta geçen hafta öyle içli ağladı ki, lütfeen beni anla annecim, silahşör olabilmem için parise gitmeeem gerek, atımın adı coliii olacak, bi deeeeeee pempe kılıç alıcam... Evin için de sürekli kılıç sallıyo, kılıçda ikea nın uzun çekeceği:)
valla elinde kılıç sağa sola bi savuruşu var, kelle koltukta yaşıyoruz yani:) Allahım sen akıl fikir ver! ama napalım evladımıza söz verdik bi kere eninde sonunda gidicez parise, allah izin verirse:) Aslında iyi oldu, nehir'i silahşör okuluna bırakırız bizde rahat rahat gezeriz kocamla:P

23 Aralık 2009 Çarşamba

AY BENİM HEDİYEM HALA GİTMEDİ :((

AY KESİN BAŞINA BİŞİLER GELDİ KARGO ELLERİNDE.... KAÇ GÜN OLDU YA:((
NEYSE HEDİYEMİN İYİ HABERLERİNİ ALIRIZ UMARIM
AMAA ÇOK ÖNEMLİ BİŞİ DİCEM
Bİ SÜPRİZİM VAR CUMARTESİ GÜNÜ.. SONUNDA.. HAYIRLISIYLA.. İNŞALLAAAH!!
ŞİMDİ KAÇTIM, EVİ TOPLAMAKLA VE KOLİ YAPMAKLA MEŞGULÜÜM:))

17 Aralık 2009 Perşembe

ding dang dong çok şükür dostlar benimde artık bi hediyeeem var:))


Hani geleceğini biliyordum da, hani çaktırmadan bekliyordum da bu kadar sevineceğimi bilmiyordum. Hele hediyenin kimden geldiğini görünce ve içinde ki sürprizi görünce öyle mutlu oldum ki. Burdan önce sevgili ebru'ya böyle bi çekiliş yapıp öncülük ettiği için çok teşekkür ederim. Gelelim hediyemi gönderen sevgili blogcu arkadaşımaaaaaa; Onu ilk kez rima'nın doğum gününde tanıdım. Çok içten, samimi ve doğal gelmişti bana; yazımda da bahsetmiştim... işte o gün güzel elektrik aldığım, tüm blog camiasının nefis pastalarından tanıdığı sevgili didem' den geldi hediyem. Ha pardon sizin tanıdığınız ismiyle pastacı rapunsel:) Paketimin içinden benim body shop ta her zaman ilk tercihim olan vanilyalı ürünler, güzel bi not ve nehir için çok güzel tokalar çıktı:) Amaaaa bi de sürpriz vardı içinde, şebnem'in rima'nın doğum gününde çektiği fotoğrafların olduğu bi cd. Kızlar beni, bizi çok mutlu ettiniz teşekkür ederim, ellerinize sağlık. Nehir tokaları kafasına taktı bile, kremide tahmin ettiğiniz üzere benden önce sürdü tabi:) Fotoğraflar mı? nehir anne lütfen açarmısın diyor sürekli görmek istiyor. Gerçi onun aklı fotoğraftaki prensinde, neyse işte böyle biz bu sabah çok mutlu olduk. Tekrar teşekkür ederim şebnem ve didem, nehir' den kocamanından iki öpücük size:)))

not: Ben de hediyemi bu hafta sonu göndericem. Sevgili arkadaşım?? beklettiğim için çok üzgünüm.

15 Aralık 2009 Salı

siyah beyaz film gibi biraz.....


Bizimkisi bir aşk hikayesi
Siyah beyaz film gibi biraz
Gözyaşı umut ve ihtiras
Bizimkisi alev gibi biraz

Bizimkisi bir aşk hikayesi
Siyah beyaz film gibi biraz
Ateşle su dikenle gül gibi
Bizimkisi roman gibi biraz

Bu güller senin için
Bu gönül bizim için
Hiç üzülme ağlama
Sen gülümse daima

Bizimkisi bir aşk hikayesi
Siyah beyaz film gibi biraz
Hüzünlü sonbahar kapısından
Çıkmak gibi aydınlığa biraz


yazmıyorum yazamıyorum ama söyleyecek fazla söz de yok.. seni seviyorum, teşekkür ederim, canımsın..

9 Aralık 2009 Çarşamba

HÜNKAR BEĞENDİ, BEY BAYILDI:) duğumgünü, tanışma, telefon ve ortaya kaırışık:)

Amaaaaaaan dostlar, boşverelim adsızı madsızı gerçekten, haklısınız... biz işimize bakalııım, hepinize çok teşekkür ederim, güzel yorumlarınız ve destekleriniz için. Eeeee nerde kalmıştık:)
Serpiiiiiiiiiiiil sana diyorum havan batsın yapıp yapıp koyuyorsun yemekleri, hıh ben de dün hünkar beğendi yaptım. Yemeğin adı hünkar beğendi ama yemişim hünkaaarı, beyim bayıldı. Çok sever zaten, uzun zamandır yapmamıştım. Cumartesi günü bomontide ki organik pazardan aldığım, tadı mükemmel olan patlıcanları közledim. Beğendinin tadı nefisdi gerçekten ne yalan söyliim beğendimi beğendim:D
Nehir mi? o hala balerinci prenses bi değişiklik yok, geçtiğimiz pazar sevgili rima'nın doğum gününe gittik. O kadar tatlı ve o kadar sevimli bi çocuk ki rima, aynı fotoğraflarda göründüğü gibi. Amaaa o annesi varya annesi fotoğraflarda göründüğünden çok daha güzel!
Çok güzel insanlar tanıdım doğumgününde. Çok az kalabildiğim için fotoğraf çektirme şansım pek olmadı, zaten makinamıda götürmemiştim ama şebnem makinasını konuşturdu. Tüm çocukların karelerce fotoğrafını çekti. Tabi bi kaç poz bizleri de aldı sağolsun.. sabırsızlıkla bekliyorum fotoları. Nehir beni, şebnemi ve herkesi şaşırtacak kadar acaip pozlar verdi. Küçük hanım objektif görünce bi anda başka bi çocuk oluyor sanki, bıkıp usanmadan poz verdi şaşırdım kaldım. Kırıtmalar, eteğini çekiştirmeler, gerdan kırmalar göz süsmeler... amanın valla hepimiz şaştık kaldık!
Zuzu kafenin sahibi çok hoş ve sevimli bi bayan vardı ve onun dünyalar güzeli oğlu doruk! O her ne kadar kızlara pek pas vermediysede nehir hanımın dikkatinden kaçmamış doruğun yakışıklılığı. Arabada dönerken babasına doruktan "prens" diye bahsetti, çok şaşırdık. Babasının bozulduğunu gürüncede "yani babacım prens gibi" dedi. Yani gerçek prens hala babası:P
Başka blogger arkadaşlarda vardı, herkesle tek tek tanışma şansım olmadı kalabalıktan ama hepsinden haberdar olmak iyi oldu benim için tek tek takip edicem artık. Ama gülcan ve egemeni görmek tam süpriz oldu. Gülcan, yanında egemen ve karnında ki melekle gelmişti ve o da çok güzeldi. Hande ve cemi gördüm, çok mutlu oldum. Tekrar görüşmek için sözleştik..
Pastacı rapunzel sıcak ve samimiydi, pastası nefiiissssdi!!!. Ceyda vardı hani güdük fare, rimanın teyzesi, çok tatlıydı ve nehirle çok ilgilendi sağolsun. Bi gün mutlaka "N" kitap evine onu görmeye gidicem. Ha bi de düşler mutfağı vardı züzü içten güler yüzlü vıcır vıcır mutfağı toparlamaya çalışıyordu bi yandan:) Bu arada blogunu bilmediğim başka arkadaşlarıda tanıma şansı buldum çok memnun oldum. Sevgili ebru ya çok teşekkür ederim, rimanın bu en özel gününde bizleride çağırdığı için, güzel yemekler için, çıkışta verdiği küçük hediyeler için; nehir bayıldı bardağını görünce şimdi hep onu kullanıyoruz:) Ve rimacım iyi ki doğduun tüm hayatın gülüşün kadar güzel olsun umarım..
Ebru fotoğrafları yolladığı zaman ben de mutlaka koyucam bloguma dostlar.
Bu arada geçen hafta telefon çaldı. Karşımda cıvıl cıvıl bi ses, ya insan bu kadar mutlu olur mu memleketinden gelen bi telefona????? akraba değil, eski bi dost değil....
evet olur!! eğer O; sadece blogdan tanıdığınız, ama yıllardır tanıyormuş gibi hissettiğiniz, kızı asyayı görmek ve koklamak için sabırsızlandığınız, yazılarını nefes bile almadan okuduğunuz, ah bi görsem, yüz yüze dertleşsem diye iç geçirdiğiiniz bi dostsa; olur öyle mutlu olur ki hem de tüm günü güzel geçer. Siz daha bu sevinci atlatamadan bi de kankanız arar, bi süpriz de o yaparsa ne olur? çifte kavrulmuş lokum olur vallahi..
hemşomla gürüşebilmek için biraz beklemem gerekiyo belki ama en azından anka-kankamla görüşmemize çok az kaldı. Ah be kızlar " iyi ki açmışım ben bu blogu" dedirttiğiniz için teşekkür ederim...

4 Aralık 2009 Cuma

GEREKENİ YAPICAZ ADSIZ IN DİKKATİNE

Efeniiiiim çok can sıkıcı bi konu ama bi şekilde yazmam gerek diye düşündüm.
Bi çok kişiden daha önce okumuştum ama benim başıma geleceğini hiç ummazdım. Şimdi burda yazıpta kendisinden bahsediyorum diye sevinen "şerefsize, pardon adsıza" bi çift lafım var. Bunu yazıyorum ki bilgisi olsun diye:
pc imde kayıtlı, kendisinin net adresini ya da kimliğini bulur bulmaz emniyete bildiricem. Bunun içinde çok uğraşmam gerekmicek umarım, zira hepinizinde bildiği üzere ailenin çoğu emniyet mensubu olduğu için, gerekirse onlara danışıcam ama sevgili blog arkadaşlarım bunu yanına bırakmıcam ki diğerlerine de ders olsun. Bi tane kendini bilmez seviyesiz yüzünden blogumu kapatacak değilim ama kendisiyle kanun önünde hesaplaşmadan bana rahat yok!
Neden mi; çünkü bu şerefsiz ve de neydüğü belirsiz, hatta insan bile olması imkansız olan "zat" ya da "hırt" her neyse, bana herhangi bi konuda karşı görüş bildirmedi. siyasi ya da dini bi konuda fikirlerini gizlice empose etmeye çalışan ve de kendisinden farklı düşünen herkese direk "adsız" kimliğiyle saldıranlardan da değil!!!! ki öyleleride çok oluyormuş onları da duyuyorum. Ne bilim şarap koyana kafir yazanlar, içki içene allah belanı versin yazanlar, daha neler neler duyuyorum. yani bu bloglarda neler dönüyor hepsini okuyorum ve de duyuyorum. Kendini bilmez bi tane değil ki sadece benim başıma geldi diyiiim. O kadar çok kişinin başına geldi ki, ben de allah allah diyordum: ne densiz, ne hadsiz insanlar var, hatta seviiniyordum benim başıma gelmedi 1 seneyi aşgın bi süredir blog yazıyorum diye. Amaaaaaaaaaa bana gelen dediğim gibi öyle göreceli konularda herhangi bi yorum değil. Direk bana, kişiliğime ve de özelime saldırı. Yani hadsizlikten öte; saygısızlık, terbiyesizlik, günah, ahlaksızlık yani ne diyeceğimi bilemiyorum inanın. Bu şekilde yorumlar yazabileceği bir sürü blog varken neden sadece ailesinden, eşinden ve de prensesinden bahseden bi bloga böyle bi saldırıda bulundu, algılamakta güçlük çekiyorum!
Öfkeliyim hem de çoook...

1 Aralık 2009 Salı

OBEREEEEEEEYYYY:)

Fotoların hepsi bayramın 1. günü teyzem de kuzenlerin çektiği fotolar, maalesef ben tüm bayram boyunca gezmelerimiz, pikniklerimiz de dahil siyah incimi hiç yanıma almadım:( aramız hala kötü:(

bu bayram da bitti geçti gitti.. valla bayramın en güzel yanı kocamın tatil olması evinde salınması:)
ooooh be varlığı yeter misali evi doldurması (maşallah) onun dışında bayram ziyaretleri oldu tabi, manisadan kankam geldi hani düğüne gitmiştik ya yazın işte o! 6 aydan sonra ilk kez görüştük ilaç gibi geldi anlatamam:) teyzelere gidildi, canım kuzenimin doğum günü kutlandı. Annem ve teyzem abla kardeş takıldı, kuzenler geldi vs. bildiğiniz bayram işte ha bilmediğiniz kısmı bizde kurbanlıklar yoktu sadece ama polonezköyde mangalda pirzola vardı:) Nehir'in bayramlıkları nefisdi, keyfi gıcırdı. Kocam ana-kız ne kadar güzelsiniz siz dedi durdu:) Aslında bayramın en güzel yanı kimse kusura bakmasın ama ailecek başbaşa olmaktı, eski köye yeni adet demeyin ama öyle işte napiiim:)

24 Kasım 2009 Salı

24-KASIM

Önce canım annemin sonra tüm öğretmen arkadaşlarımın öğretmenler gününü kutluyorum. Bu sabah nehir'in ağzından önce anneannesine sonra sizlere gelsin bu şarkı:)

öretmenim canım benim canım benim
seni ben pek çooook severim
sen bi ana sen bi baba
herşeyim oldun artık benim...

Çok kutsal bi meslek, çok önemli bi sorumluluk, geleceğimiz olan çocuklarımızı emanet ettiğimiz varlıklar.. Tüm öğretmenlerin annem gibi; öğrenmeye doymayan, idealist, atatürkçü, ülkesini seven, sadece okumayı yazmayı değil, insan olmayı, dürüst olmayı, sosyal olmayı, bir birey olmayı öğretmeye çalışan kahramanlar olduğunu hayal ediyorum. "Çok kitap okumakla adam olunmaz" deyip, hiç şansını denemeyen zihniyetten allah evlatlarımızı korusun diyorum. Burdan bi kez daha tüm öğretmenlerin öğretmenler gününü kutluyorum:
Önce annecimin sonra, sevgili arkadaşlarım;
-İDEA
-SELDA
-DOLUNAY
-FUNDA
-ZEYNEP ve diğer bilmediğim blog dostları "öğretmenler gününüz kutlu olsun"

22 Kasım 2009 Pazar

KADIN GİTTİĞİNDE................

Bekir Coşkun

Kadınlar gittiğinde...

"Kadınlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde 'yetim-öksüz' kalan çok olur.

Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler...

Çekmecenin dibinde artık kimsesizdir eski tarak.

Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.

Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.

Sık sık boynunu büker 'sarıkız'.

Teki kalmış o eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse anlayamaz krom hac tasının.

Balkon artık sessizdir.

Koridor kimsesiz.

(.......)

Bir kadın gittiğinde...

Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci...

Bir anne gider...

Bir dost...

Bir arkadaş...

Bir sevgili...

Ne çok kişi yok olur aslında, bir kadın gittiğinde..."


Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar, yakınmalar, dualar yetim kalır.

Kapı eşiğindeki 'Dikkat et...'ler duyulmaz, annesi gitmiştir 'geç kalma...'nın.

Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.

Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında. Ve bir kadın gittiğinde pek çok 'yetim' bırakmıştır arkasında..."

19 Kasım 2009 Perşembe

allah dualarımı kabul etti annecim:)

bu kız var ya hani benim deli fadik, öyle datlu oldu öyle birden bire büyüdü ki size anlatamam hem çok mutlu hem de şaşkınız karı koca.. sen ne zaman bu kadar büyüdün annecim diyorum bazen! bi anda olgunlaştı, bi anda abla oldu sanki. Hoş abla olmayı gerçekten de istiyo, yani kardeş istiyor benden, e koca da hevesli olunca düşünmeden edemiyor insan:) ama durun durun daha değil, benim hazır hissetmem için bayaaa bi zamana ihtiyacım var o zamana kadar da biyolojik saatimiz geçmezse bakarız :) ha ne diyordum? evet nehir bu sabah da aynen dün sabah olduğu gibi sıratarak uynadı. Her sabah uyandığında bi öpücük yağmuru başlıyor bizim yatakta akıllara zarar. Bi babaya bi bana o bana ben ona, serkan ona bi bana, puahahha kim kime dum duma...
sabah gözlerini açtı
-"annecim yine "pamuk prensesi" gördüüüüüm" dedi.
- A dedim nasıl gördün?
- onlarla beraber baloya gittim.. ağzu kulaklarında tabi
çünkü 2 gün önce ağlayarak uyandı ve "allayım güzel rüyalar görmemizi sağla diyorum ama korkunç rüya gördüm":( demişti. Bu sabah güzel rüyayı görünce ayyah dularımı kabul etti annecim dedi. Kuzum benim, sıcak ekmeğim allah bütün dualarını kabul etsin inşallah..
geceleri dua etmeden uyumaz nehir. Bebekliğinden beri dua eder, bi ara üşendiği için mi bilmem vazgeçer gibi oldu ama şimdi etmeden yatsa bile aklına gelince tekrar kalkıyo yatağın içinde ve başlıyor kendince dualarını etmeye, tabi bizim öğrettiiğimiz duaları accık kendince bişeyler katarak. bazen hepsini birbirine karıştırarak ama taaa içten en içten masumca dualar. Allah bütün yavruları korusun.. Şems-i tebrizin dediği gibi duayı nasıl edersen et, doğrusu yanlışı yoktur önemli olan içinden geldiği gibi yakın olmaktır allah'a. Biz de karı-koca dua ederiz akşam bazen ayrı ayrı, bazen ben söylerim serkan amin der:) Bazen de ben dua ederim serkan uyuklar, uyudun mu canım? derim. Yine amin der:):):)
nehir'in dualarından bi kaç satır :
- allayım sen anneyi, babayı nehir'i koru........ amin
- allayım bizi birbirimizden ayırma....... amin
- allayım güzel rüyalar görmemizi sağla...... amin

AMİİİİİİİİİİNN YAVRUCUM AMİN....

17 Kasım 2009 Salı

kına fotolarımız:)

Ankara da ki düğünümüz ve eşşek gözlü aylamın fotoları henüz elime geçmedi, onları da sonra mutlaka koyucam ama şimdi işteeeeeeee; kınaaaalı kızımız:)

lütfeeeeen hemen dön:(

Canım arkadaşım, önce lorim sonra sen blog dünyasını bu kadar sevmeme sebeb oldunuz. Sanki yıllardır tanıdğım bi dost gibisin.. yüzünü görmeden, sesini duymadan tanıdığım, tanıdıkça özlediğim bir dost.. Lütfen hemen iyileş, hemen dön.. akşam ne yapacağımı şaşırdım duyunca! bir an ya haber alamassam diye panik oldum. İdea, yazamıyorum daha fazlasını burda ama anladın sen beni biliyorum, kalbi de gülüşü kadar sevecen ve sıcak insan çabuk iyileş olur mu!
Pandora sayesinde haberlerini alıyorum, hepimiz seni merak ediyoruz. En kısa zamanda görüşmek dileğiyle..

16 Kasım 2009 Pazartesi

bir yastıkta kocayın emiii!

Cuma akşamı canım kuzenimin düğünü vardı ve ankara' ya gittik, iyi ki de.....
Ankara ya ilk geldiğimiz zamanlardı sene 1983. O zaman başladık yakınlaşmaya, başka illerde yaşarken istesende görüşemiyorsun çoğu zaman.Ama aynı ilde hatta aynı mahallede oturunca neredeyse her gününüz beraber geçiyor. Hal böyle olunca da çocukluğumuz, blu çağımız ve genç kızlığımız hep beraber geçti. Beraber büyüdük.. Şimdi etrafımdaki ilişkilere bakınca inanması güç gelsede; biz bir gün bile birbirimizi kırmadık, abudik gubudik beklentiler, kaprisler yapmadık, gereksiz alınganlıklar hiiiiiç yapmadık:) Yıllar önce annem ve halam ve şimdi de güccük olan kuzenim aynı sokaktan ev alınca yıllardır, hiç bişey değişmedi Benim İstanbul da olmama rağmen! Hala çocukluğumda ki, genç kızlığımda ki gibi. "Hadi çayı koydum gelin" " halacııım içli köfte yaparmısın çok canım istedi"
Annem yıllardır tek başına yaşayan, güçlü bi kadın olmasına rağmen, biliyorum ki halam ve kuzenlerim anneme yakın, bi telefonla koşup gelecekler. Allah hepsine uzun ömür versin ve nazarlardan korusun. Aylacımmm bi denem, eşşek gözlüm, sırma boylum, ya ne diyim kızım ben sana gelin olunurda bu kadar güzel olunurmu? bu kadar zarif olunurmu? Sürekli gülen gözlerin ışıl ışıl parlasın.. Hayat seni hiç incitmesin canım benim... seni çooook seviyorum, hani öylesine değil gerçekten sefiyooom bülüyünmü?
Az kalsın gidemiyorduk bu düğüne, defalarca aramasına rağmen bunu ona söylemedim ama sanırım içine doğdu kuzenimin bilemiyorum ama en son düğünden bi önce ki akşam aradığında "Meltem lütfen gelmeye çalış, ama size çok zor olacaksa yine de üzülme" dediğinde; tamam dedim içimden bi kez daha tamam gitmeliyiz dedim. En ufak bi sitem, sesinde en ufak bi ima yok. Ben gittim o gelmedi lafları yok, küçük olan kuzenimin düğününe gidememiştim yıllar önce bi kere laf edilmedi konusu geçmedi halamın en ufak bi iması olmadı. E ne var bunda diyeceksiniz değil mi bencede normal ama bi çok ailede böyle değil maalesef...
Düğün de, kuzenim de çok güzeldi. Allah bi yastıkta kocatsın, canım benim allah hep senin gibi iyi niyetli insanları çıkarsın karşına. Seni çok seviyorummmm..........
Hemen ertesi günü de erkenden yola çıktık. Yani cuma akşamı düğüne yetişip, cumartesi sabahta erkenden yola çıktık. Çünkü burda da yetişmem gereken bi yemek vardı:) Eşimin sevgili kuzeni dolayısıyla benimde kuzenim:) ama benim de eski arkadaşım meltoş; haftaya evleniyor ve bu cumartesi de; ben eş tarafından kuzenlerle vur patlasın çal oynasın, fasılda kına gecesi yaptık. Uzun zamandır bu kadar eğlenmemiş daha doğrusu bu kadar çok gülmemiştim. Ah meltoş aaaaah sen bi ömürsün açta börüüün görünsün bak hala gülüyorum:):)
Melteeeem canım arkadaşım bir ömür boyu mutlu olun inşallah, bi yastıkta kocayın emi?
Haftayada düğünümüz var diğer ayrıntıları da o zaman yazarım:) şimdilik hoşçakal blogcum, ankara da ki düğünün fotolarını mutlaka koyucam tabi birileri bana gönderir göndermez:(
çünkü ben şapşalı yine siyah incimi, nikonumu unutmuşum giderken:( bi süredir pek iyi değil aramız!
AAAAA unutmadan, nehir ilk kez düğün gördü ve tabiiii geline bayıldı veeeeee en önemlisi:
kızıım halay çekmeyi öğrendi puahahhaa, ama görmeniz lazım tek ayak üstünde ceylan gibi seke seke ve geriye doğru gidiyor:):):) Şimdi benim süper hafızalı canım blogcu arkadaşlarım hatırlar, yazın manisaya gitmiştik, kankamın düğününee ama nehir tüm düğünü uyuyarak geçirdiği için ankarada ki düğün ilk sayılır yani:)
not: fotolar süperdi, umarım elime geçer bugün, ben de gün içinde yayınlarım.

6 Kasım 2009 Cuma

GDO’lu diyet tarifleri-yılmaz özdil


Haliyle panik halindesiniz... “Nasıl anlarız? Genetiği değiştirilmiş organizma yemekten nasıl kurtuluruz?” filan.
Şöyle...
*
Annaneniz öpülesi elleri parçalanırcasına, ovalaya ovalaya tarhana yaparken, siz, “Aman annane be, boş versene” deyip, marketten hazır çorba alıyordunuz ya... Annane rahmetli oldu ve siz, o tarhananın tarifini annaneden alıp, bir kenara yazmadınız ya... İşte o nedenle, siz, genetiği değiştirilmiş organizma yemekten kurtulamazsınız maalesef.
*
Ne verirlerse...
Onu yiyeceksiniz.
*
Kız evlat yetiştiriyorsunuz, en iyi okullara gönderiyorsunuz... Piyano çalıyor, İngilizce konuşuyor, Grammy alanları tek tek biliyor. Bilmeli... Ama alt tarafı limon, şeker ve su kullanıp, limonata yapmasını bilmiyor! Yoğurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran... İşte o nedenle, kızınız, genetiği değiştirilmiş meşrubat içmeye mahkûm maalesef... Torunlarınız da.
*
Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, kek yapmaya üşendiğiniz için... İçinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri, mısır patlaklarını kemiriyor sizin oğlan! Hamur tutmayı, şöyle mis gibi ıspanaklı bi börek yapıp, çantasına koymayı bilmediğiniz için, hamburger bağımlısı oldu. Tahin-pekmezi “köylü işi”, vıcık vıcık yağ fışkıran kremaları “modernite” sandığınız için, daha 10 yaşında ayıya döndü, yuvarlana yuvarlana yürüyor, tıkanıyor, merdiven çıkamıyor.
*
Size zor geliyor ama, zor mu evde yoğurt yapmak? İstanbul’un güneşi müsait değil, anlarım, zor mudur İzmir’de, Antalya’da, Adana’da evde salça yapmak?
Şikâyet edip duruyorsun, içine katkı maddesi konuyor, zorla beyazlatılıyor diye... İster tam buğday unundan, ister çavdardan, hakikaten zor mudur evde ekmek yapmak? Bütün ailen kabız... Tonla para verip, abuk sabuk ambalajlı-meyveli saçmalıklardan medet umacağına, niye öğrenmiyorsun kabak tatlısı yapmayı?
*
Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, taze taze yesinler diye, pazara gidiyorsun... Eğri büğrü biberlere, doğal olduğu için tuttuğunda ezilen domateslere ağız burun kıvırıyorsun, hormonlu, tornadan çıkmış gibilerini alıyorsun... Ne işe yaradı senin pazara gitmen?
*
Kocanız da, bu satırları okuyup, size akıl verecek şimdi... Söyleyin ona, ukalalık etmesin, götürün aktara, hatmi çiçeğiyle zencefili birbirinden ayırt etsin, ondan sonra konuşsun!
*
Enginar, börülce, radika, cibes pişirmekten haberin yok; gazetelerin tiraj almak için kıçından uydurduğu kıçımın uzmanlarından fıldır fıldır brokoli tarifleri öğreniyorsun... Brüksel lahanası yiyerek mi AB’ye gireceğini sanıyorsun?
*
Çin’den bal getiriyorlar mesela... Taaa Arjantin’den, Meksika’dan bal getiriyorlar. Neymiş efendim, içinde genetiği değiştirilmiş organizma olabilirmiş falan... İçinde tavuk ibiği, maymun kulağı olmadığına şükredin! Ben iddia ediyorum... Kaşla göz arasında frankeştayn ürünlere kapıları açan arkadaşlarla, Amerikan çiftçilerinin avukatı profesörlerimiz, sırf karakovan balına sahip çıksa, Şemdinli’de, Pervari’de terör bile azalır, terör bile.
*
Uzatmayayım.

Mutfak genetiğimizi kaybettik biz.

Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten önce beynimizin DNA’sını değiştirdi!

*
Hurrraaa diye köyden kente göçerken, dışarda tıkınmayı şehirleşme zannettik. Ambalajlı ürün tüketmeyi, zenginleşme zannettik.

*
Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz... Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz.

3 Kasım 2009 Salı

neeee dostluk mu dedin???


hani şu ağladığında göz yaşını silen mi?
hani düştüğünde kolunun altından omuz atan..
hani canın sıkkın olduğun da saygı duyup dinleyen
hani bi derdin olduğun da, aman bana ne demeyen!
hani omuzun da ağlayabildiğin
hani çok sevindiğin bi anda hemen telefonunu çevirdiğin
hani hastalandığın da yetiş gülüm dediğin
hani telefonda bile sesi kötü gelse onun için endişelendiğin
hani hani hiç bi şey söylemediğin zamanlar da bile seni anladığını bildiğin
hani şu beraberken saçma sapan şeylere gülüüp, saatlerce sohbet ettiğin mi?
hani onun seninle birlikte sevindigini sandığın mı ya da seninle bir üzüldügüne inandığın mı?

NEEE DOSTLUK MU DEDİN? hay allahım :):) kafan karıştı değl mi? anlamadın...
dur dur panik olma sen önce sözlük anlamından başla, o kadarı sana yeter:):)

1 Kasım 2009 Pazar

nehir sana bişi diceeem:

ANNEMMM, CANIM KIZIM;
SENİ CANIMDAN, ÖMRÜMDEN, DAHA ÇOK SEVİYORUM.. BU DUYGUYU BAZEN ŞU AN DA DA OLDUĞU GİBİ, İFADE EDECEK KELİME BULAMIYORUM. BEBEĞİM, GÜZEL KOKULU DELİ FADİĞİM. ÖLÜRÜM ANNEM YOLLARINA. CANIMSIN, YAVRUMSUN, NURUMSUN!

29 Ekim 2009 Perşembe

DONT PANİK DİS İS AMERİKAN TEKNOLOCCCİİİ:)


Herkese merhaba;
arkadaşlar, işte geldim burdayım, ben bu işte ustayım:) hangi iş diceksiniz, tabi ki pc yi bozma işinde:) benim kız yine bozuldu geçen pazardan beri çalışmıyor. Dün sağolsun kocacım yarım gün işe gidip geldi, sonra soluğu yazıcıoğlunda aldık. Lap top ım kıss gibi oldu valla. Her bişeylerine bakıldı. 2 cigabayta yükseldi şuan şet hızıyla çalışıyor. şşşşşşş maşallah diyin ha:) Tüm soranlara merak edenlere ve mail atanlara çok teşekkür ederim valla bak. Çok datlusunuz. Ha bu arada nehir e prenses elbisesi aldık, akıllara zarar:) fotosonu koyucam... Bu arada biz bu akşamda her sene olduğu gibi bayraklarımızı alıp, 29 ekim kutlamaları için sokağa dökülücez. Nehir:" YAŞASIN CUMHURİYET" diye bağıracak.

23 Ekim 2009 Cuma

BUDUR!!!

Bİ KEZ DAHA YILMAZ ÖZDİL, Bİ KEZ DAHA BUDUR DİYORUM....
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/12747465.asp?yazarid=249&gid=61

22 Ekim 2009 Perşembe

KİMSE KUSURA BAKMASIN,KÜFÜR ETMEDEN RAHAT YOK BANA!!!


ŞİMDİ; 2 GÜNDÜR HABERLERİ İZLEMEK BEN DE BAŞ AĞRISI, CİDDİ Bİ YORGUNLUK, GÖZ ALATLARIMDA TORBALANMA VS. DEPRESİF DURUMLARA SEBEB OLDU. OLANLARI HAYRET VE ŞAŞKINLIK İÇİN DE İZLİYORUM. AĞZIMI AÇIP GÖZÜMÜ YUMARIM VE DE YUTKANMADAN SIRALARIM BU KONUDA AMA BURDA YAPMIYORUM. EN AZINDAN ŞİMDİLİK... ZATEN SEVGİLİ ÖYKÜ NE DE GÜZEL YAZMIŞ, İÇİNİ, İÇİMİZİ DÖKMÜŞ, ELİNE SAĞLIK...
AMA Bİ KONU DAHA VAR Kİ DÜN GÖZYAŞLARIMI DEĞİL, HÖNKÜRÜKLERİMİ, HIÇKRIKLARIMI KONTROL EDEMEDİĞİM..
BURDAN O ŞAHSA, DAHA DOĞRUSU ŞAHSİYETSİZE SESLENİYORUM:
EY DÜMBÜK, SEN HABERLERİ İZLEDİĞİNDE HALA UTANMADAN YAŞAMAYA DEVAM EDEBİLİYORMUSUN??ÖLÜMÜNE SEBEB OLDUĞUN O KÜÇÜCÜK YAVRUCAĞIN GELECEĞİNİ ELİNDEN ALDIĞINI, ANASININ BABASININ KUZUSUNU ELİNDEN ALDIĞINI BİLİYORMUSUN??
ANNESİ BABASI ÖPMEYE KOKLAMAYA KIYAMASIN, MİNİCİK KUZUSUNU GÖZÜNDEN SAKINSIN, SEN ELİNDE O SOĞUK ALETLE ETRAFA KURŞUNLAR YAĞDIR!! HENÜZ HAYATI SADECE EVİNİN BALKONUNDAN İZLEYEN Bİ MİNİCİK CANIN YAŞAMINA SON VER!!
EY PUŞTOĞLUUU, BU İNSANLIKMIDIR? HALA İNSAN İÇİNE ÇIKIP, TOPLUM İÇİNDE ELİNİ KOLUNU SALLAYARAK GEZEBİLİYORMUSUN? SENİN DAĞDA Kİ O BEBEK KATİLLERİNDEN NE FARKIN VAR? SORUMSUZ ŞEHİR EŞGIYALARI, HALA DERS ALIP HALA AKILLANMIYOSUNUZ ALLAH HEPİNİZİ YOK ETSİN.....

21 Ekim 2009 Çarşamba

ZİİİİİİP lenmiş yazı- SİRK

Nerden başlasam bilmem ki, böyle tembellik yapıp, zamanında yazmayınca, pc başına geçip böyle angut angut bakarsın işte meltem hanım! Bi başlıyorum yazmaya, yok bu olmadı, sil.. yok ordan yok burdan; e elinin körü be meltem. Ne yazacaksan yaz da, git biran önce, rahat bırak pc yi de beynini de! Şincik hafta içi kızımla hiç bişey yapmıyomuyuz? yapıyoruz ama yazmayınca getirip haftasonu başlığı altında tüm haftayı zipliyorum kendimce. A dur aklıma gelmişken asıl olayı yazayım önce; pazar günü karfura gittik nehir hanıma ayakkabı almaya, evet evet sonunda:) Çocuğumun ayakkabısı guccülüp minik parnanı kızartana kadar bekledik yani, yuh bize. Sonun da güzel ve rahat bi ayakkabı aladık. Tam içeri girerken bi de ne gördük dersiniz? Tam da bi gün önce caillou bey sirke gitmişken, nehir hanım sirk sayıklarken. ANA! o da ne koca bi çadır kurulmuş. Hemen nehir hanımın kankasını aradık. Onlarda koştu geldi. İyi mi ettik kötü mü? o da ayrı konu ama 4:30 da gösterimiz başladı. Çok süper bi sirk değildi. Ama ben de dahil ilk kez gidenler için oldukça farklıydı. Oturma düzeni iğrençti onu söylemek zorundayım. Ben her ortamda bi şekilde yerimi bulurum, yani sığarım ama hiç bi yere sığmayan kurtlu bi kızım olduğu için biraz zorlandık. Arkadaki amca dizlerini, ağmet ağama dayadığı için hep yan oturdum. Ama nehir, ama nehiiiiiiir ay anlatamıyorum inanın. O derece yani. Çok heyecanlı bi çocuk, e bi de hareketli olunca bayaa zor oldu. Akrobasi hareketleri yapan, zaaarif bayanı taklit etmekten bi hal oldu. Gösteri boyunca biraz sirki izledi, biraz şarkı söyledi ve aralıksız konuştu. Aslında ilgisi biraz da; herkesin elinde olan, karanlıkta fener gibi rengarenk ışıklı çubuklar yüzünden dağıldı. İstedi de istedi ama biz almadık, sonra unuttu bu seferde mısır istedi. Yine almadık. Ortam için hiç uygun değildi zaten. Eve gidince ben size yaparım dedim. O andan sonra da sürekli "egeeeeee eve gidince mısır yicez, film izlicez tamam mı?" diye bağırdı. Evet çok hareketli ve heyecanlı bi çocuk. Etrafımızda ki insanların hatta arkadaşlarımızın bile rahatsız olacağı endişesiyle hep tedirgin ve hep nehir'i sakinleştirmeye uğraştım. Maalesef, sirki izlemek çok hoşuna gitse de, eve döndükden sonra da biraz huzursuz olduğu için, nehir çok keyifli bi pazar değildi anlıcanız. Ama hayvanları çok seven nehir için, atlar, köpekler, kaplanlar görülmeye değerdi. Gerçi hayvanların hali içler acısıydı. O koskaca kaplanların maymuna dönmeside ayrıca can sıkıcıydı. Bi de üstüne üstlük, bu hale nasıl geldiklerini ya da getirildiklerini düşünmek bizi çok üzdü. Sevgili; "kim bilir neler yapıyorlar, mum gibi olmuş hepsi" deyince daha da üzüldüm:(

not: bu fotolar googledan, bizim gittiğimiz sirkte ne yazık ki saçma sapan ve komik olmayan bi palyaço vardı sadece

16 Ekim 2009 Cuma

emiinönü-polonezköy bir iki!!!


Geçen hafta sonu yine eminönüne gittik. Daha önce gittiğimizde pazar olduğu için hüsrana uğramıştık, gerçi bu seferde cumartesi gittiğimiz için kalabalık ve trafik hüsranı oldu ama olsun benim için çok güzeldi. Sürekli söylenen bi koca, kalabalıktan napıcanı şaşıran bi deli fadik, yine de bulacam da bulacam diye sokak sokak gezen ben:) Ay neyse sonun da aradığım şeyi buldum ve de aldım:) "peştemal bornoz" yaaa evet doğru duydunuz ay pardon okudunuz. Peştamel bornozları ilk cunda adasında görmüştüm ve pahalı diye almamıştım. Senmisin almayan, sonra da bulucam diye gez dur. Bi de yarım akıllı nın biri bana "eminönün de zebil, hem de çok ucuz deyince ben de sandım ki; giderim hemen bulurum, en güzelini de alırım en ucuzundan.. nah bulursun, yok kardeşim, bakmadığımız yer kalmadı. Kapalı çarşının, ucubik bi yerinde araya sora bi kaç mağaza bulduk satan. Neyse sonunda aldık, en güzelinden ama cunda dakinden daha pahalıydı. Neyse canımız sağolsun dedik. Ama cunda ya tekrar gidersek ya da giden birisi olursa ordakilerden mutlaka almak istiyorum. Eminönü çok güzeldi. Her yerini gezdik, ne kadar çok şey satılıyomuş yaw; şaştık! Play-doh oyun hamurları bile yarı fiyatınaydı. Çin malı olmayan, ama fiyatı çok uygun envai çeşit oyuncak vardı. Ama ben akıllısının yanında fotoğraf makinası yoktu:( Ay bi de alıç aldık biliyomusun yılardır görmemiştim, yememiştim. Çifte kavrulmuş lokum aldık, yasemin çayı aldık falan..
Cumartesi bu kadar yorulunca; pazar gününü en gebeş şekilde geçirmek şart oldu tabi:) Kayınçomgillerle puahahaha polonezköye gittik. Hava da, gittiğimiz yerde o kadar güzeldi ki, akşama kadar kalkmak istemedik. Eltüüüm giderken yolda kustu:( sonra ön koltuğu kaptı tabi:):) hımm dedim initiikeeem ha? ben de onların evinde çok kusmuştum zamanında:) Bizim minik yiğen içerde ki yerini sağlamlaştırıyor maşallah, dolayısıyla bulantılarda tam gaz..
Ha yiğen demişken bizim kızda amcasıyla hasret giderdi. Yani nehir'in nasıl mayıştığını görseniz anlarsınız aşkının büyüklüğünü. Bi de küçük hanım diyor ki amcasının gıdısı çok cücel kokuyormuş:) Bana bak kayınço kendi bebişini görünce kızımı ihmal etme, yakarım çıranı:)

14 Ekim 2009 Çarşamba

SEN SEVMİYOSAN; BEN SENİ HİİİİİÇ SEVMİYORUM!!!!!!!

Şimdi canım blokum:) geçen hafta sonu olanları bi yaziim iki de foto serpiştirim diyorum valla bi sıra gelmiyor. Cumartesi eminönü, kapalıçarşı maceramı mı anlatsam, pazar günü polonezköy keyfini mi? Ama duuur, bunları bi sonra ki postumda yazarım. Ben size ne anlatıcam. Cuma akşamı aşkımın telefonu çaldı, bi baktık ev sahibi. Ben açtım telefonu:
-efendim murat abi
-merhaba abicim nassın? haber var mı evden? ki bu şu demek ne zaman gidiyosunuz?
-iyiyiz sağol, evet evet haberler iyi, kesin tarihi biz sana bildircez, merak etme
-tamamdır. Bak şimdi abicim; pazar günü bizim bi dıdının dıdısı eve bakmaya gelcek 6-6:30 da, bi ayarlayın da onların başka zamanları yok, bi bakıversinler.
-peki murat abi, buyursunlar, hadi inşallah.

Pazar günü bize söyledikleri saatten, bi kaç saat önce gelip, evimizi toparladık falan bekliyoruz. Neyse tam dedikleri saatte geldiler. 6 yıllık evli genç bi çift, yani adam genç görünüyoda, hanfendü eh işte. Ay dedikodu da yaptım iki dakka da:) Buyrun hoş geldiniz, beş gittiniz. Ben ayşe, sen kel fatma, memnun oldum falan geçiniz. Evi gezdik beraber,ilk yorumlar tabi çok ilginçti:
-ah pek de küçükmüş, kaç metre kare?
ben gülümsüyorum ama içimden "gel bi de yeni taşncamız evi gör, hasbam diyorum" lan nesi küçük bu evin 120 metrekare normal bi ev işte. tabi herkes ziyagil yalısında da yaşıyo ya unutmuşum!!
Bu arada bizim gibi şapşalların taşınırken akıl edemediği sonra da dumur olduğu konular da bi sürrü soru sordular. Hepsi yerinde ve mantıklı sorulardı, şahsen çok takdir ettim. Tabi yalan söylememekle beraber, ev sahibinin dıdısının dıdısı olduğu içinde her şeyi açık açık anlatamadım. Keşke dün akşam saatlerinde gelselerdi de; ev sahibimizin bi poh sandığı evinin, dün ki fırtına da nasıl her yerlerden su aldığını görselerdi.
- binada yalıtım var mı? doğalgaz ne kadar geliyo, kışın soğuk oluyor mu? ısınabiliyormusunuz? gibi sorular. Ama ne yazık ki bizim dışardan çok güzel ve şirin görünen, pek bi halta benzeyen sitemizde ve binamızda bi poh yok canım. Yalıtım da yok, kışın 3oo den aşşa doğalgaz faturasıda gelmiyo!! vs.vs.
Karşılıklı soru-cevap şeklinde mülakatımızı bitirdik. Asıl ilginç olan ne biliyomusunuz? Benim insanlarda şaştığım kaldığım! tüm bunlar yaşanırken nehir de yanımızdaydı. Zaman zaman kızdı, biraz şaşırdı, accık bağırdı, dikkat çekmek için çığlıklar attı. Zıpladı, depişti, tepindi vs. Bildiğin çocuk işte. Kapıdan ilk girdiği, bizimle tokalaştığı andan, kapıdan çıkıp, iyi akşamlar dediği ana kadar bir kere bile nehir e bakmadılar. Bırakın merhaba demeyi ya da gülümsemeyi, göz göze bile gelmediler. Özelliklede adam nerdeyse üstüne basıp geçecek. Yerde ha bi böcek ha nehir. Ulan Piiiiip insan sevmiyosa bile, çocuğum o kadar taklalar neyim atıyo tikkat çekcem diye bi tarafını yırtıyo, göz ucuyla bak bari zırtapoz! O piiiiip beyimiz tamamen yok saydı nehir i. O kadar sese şarkıya ve gürültüye bile kayıtsız kalabildi ya pes!! Öbür uyuza ne dersiniz. Bi kere bile nehir e bakmadan bana gülümseyerek "ay çok şeker" dedi. Ve bu uyuzla tüm konuşmamız boyunca, nehir'in çıkardığı seslerin desibeline uygun inanılmaz mimikler yaptı. Şaka gibiydi.
Bu manyak karı; konuştuğumuz süre boyunca bi kaşlarını kaldırdı, bi gözlerini pörtletti, bi omuzlarını kaldırdı, bi ağzını yamdurdu valla bak, hepsini nehir'in hareketlerine ve çıkardığı seslere uygun yaptı. Ana noluyo dedim, suratını "maymun dötü" gibi kırk hale soktu. O yaptıkça ben de yaptım, karşılıklı maymun gibi hareketler yapmaya başladık ama kadın hala nehir e bakmıyo bile:) Ya oha falan diyosunuz di mi? yok valla aynen böyle oldu, şaşırdım kaldım. Bu konuşma ayakta ve antrede oluyor. Israrla oturmadılar mecburende mülakat bi süre kapı ağzında devam etti. Ahahahaaaa bi dakka asıl bomba geliyo dur dur yazı bitti sanıp es geçiyosan!! ki bunu yapanlar da çok biliyorum, okumadan yorum yazanlar falan:))) bu da ayrı bi post konusu şinciiik es geçelim!
Tam hoşçakalın, teşekkür ederiz falan deyip kapıya yönelmişlerdi ki ben, gıcccık ve sinir olduğum için kıllığına dedim ki:
"kusura bakmayın siz de pek bi rahatsız oldunuz nehir'in sesinden" dedim. Kadın ne dedi beğenirsiniz?????
"sorun değil biz alışığız, eşim de ben de öğretmeniz" puahahahaaa yok artık, kekinide kabarttık bu durumda ben de çin prensesiyim falan filan benim kopma noktası burası oldu zaten.
Lennnnn, leaaaaaaaannnn bi defol git uyuz!!!!!
Biz burda hayvanları sevmeyen ya da onlara mahlukatmış gibi bakan insanlara şaşıyoruz, sinir olıuyoruz falan ya!!!
Ohoooo adam çocuğa bile mahlukat gibi davranıyor ya!!!
Sevmiyorum kardeşim, çocukları sevmeyen, sevemeyen, en azından sevgiyle bakamayan insanları ben hiç sevmiyoooruuuuuuuuuummmmmmmm......

13 Ekim 2009 Salı

yine nehir-yine köpek


Nehir yolda yolakta, sokakta, parkta bulduğu her kedi ve köpeğe atlıyor diye bahsetmiştim daha önce.. Korkmamasına ve hayvanları bu kadar sevmesine bayılıyorum.. ama zaman zaman, gördüğü her hayvana özellikle de kedilere atlamasına, çaktırmadan ve korkutmadan engel omaya çalışıyorum. Bazen sokakta çok kirli kediler gördüğümüzde üzerlerine koştuğunda, onun hasta olabileceğinii ya da aşısı olmadığnı, onu ellersek hasta olabileceğini, uzaktan sevmemiz gerektiğini söyleyerek uygun bi dille ikna etmeye çalışıyorum miniğimi.. Aslında; onun bu yaşta yaşayabileceği herhangi kötü bi tecrübenin, ilerde hayvan dostlarından uzak kalmasına sebeb olabilmesinden korkuyorum.
Canım her neyse tabi bu her zaman olmuyo, genelde kediler kaçıyor, çok azı sırnaşıyo, mesela bizim sitede var bi tane nehir mıncırıyo hayvanı.. onun dışında genelde köpeklerle sarmaş dolaş bizim ki:) bu da geçenlerde yemeğe gittiğimiz lokantanın arka bahçesinde, beslenen bi av köpeği.. öyle tatlı öyle akıllı bişey ki görseniz nehir delirdi onun yüzüünden. Yaka paça dağıldı bizimkinin köpekle birlikte koşmaktan:)

9 Ekim 2009 Cuma

YAZDAN KALMA... ah cunda aaaaah


Bu yaza dair pek fazla bi şey yazmadım ve de fotoğraf koymadım biliyosunuz. Bunu özellikle yapmış değilim ama hiç de içimden gelmemiş ne yazık ki. Yine de geçen gün fotoğraflara bakarken cunda da geçirdiğimiz harika akşamı hatırladım. Ah cunda aaah ne kadar güzeldin. Çok keyifli bir geceydi, inanılmaz lezzetli yemekler yedik, e tabi o manzara da rakı içilmez mi, hem de nasıl içilir:) Herşeyden güzeli dostlar vardı. Hani benim bi arkadaşım vardı emel, hani komşumdu, hani yeni evimizde de komşu olcaktık, hani güzel pastalar yapıyordu, hani oğluşu vardı ege, nehirin kankası. Hah bildiniz mi işte onlar! Beraber gittik cundaya çocukları sattık, içtik eğlendik, sohbet ettik. Cundanın tek teras katı olan restoranın, en güzel mezelerini yedik. İnanın tadı damağımda, maalum ben öyle her şeyi beğenmem, yemiş olmak için yemem:) Manzara mı çarptı beni, yoksa rakı mı bilmiyorum ama çok eğlendik beeeee!