24 Kasım 2009 Salı

24-KASIM

Önce canım annemin sonra tüm öğretmen arkadaşlarımın öğretmenler gününü kutluyorum. Bu sabah nehir'in ağzından önce anneannesine sonra sizlere gelsin bu şarkı:)

öretmenim canım benim canım benim
seni ben pek çooook severim
sen bi ana sen bi baba
herşeyim oldun artık benim...

Çok kutsal bi meslek, çok önemli bi sorumluluk, geleceğimiz olan çocuklarımızı emanet ettiğimiz varlıklar.. Tüm öğretmenlerin annem gibi; öğrenmeye doymayan, idealist, atatürkçü, ülkesini seven, sadece okumayı yazmayı değil, insan olmayı, dürüst olmayı, sosyal olmayı, bir birey olmayı öğretmeye çalışan kahramanlar olduğunu hayal ediyorum. "Çok kitap okumakla adam olunmaz" deyip, hiç şansını denemeyen zihniyetten allah evlatlarımızı korusun diyorum. Burdan bi kez daha tüm öğretmenlerin öğretmenler gününü kutluyorum:
Önce annecimin sonra, sevgili arkadaşlarım;
-İDEA
-SELDA
-DOLUNAY
-FUNDA
-ZEYNEP ve diğer bilmediğim blog dostları "öğretmenler gününüz kutlu olsun"

22 Kasım 2009 Pazar

KADIN GİTTİĞİNDE................

Bekir Coşkun

Kadınlar gittiğinde...

"Kadınlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde 'yetim-öksüz' kalan çok olur.

Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler...

Çekmecenin dibinde artık kimsesizdir eski tarak.

Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.

Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.

Sık sık boynunu büker 'sarıkız'.

Teki kalmış o eski bardağın anlamını bilen olmaz, değerini kimse anlayamaz krom hac tasının.

Balkon artık sessizdir.

Koridor kimsesiz.

(.......)

Bir kadın gittiğinde...

Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci...

Bir anne gider...

Bir dost...

Bir arkadaş...

Bir sevgili...

Ne çok kişi yok olur aslında, bir kadın gittiğinde..."


Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar, yakınmalar, dualar yetim kalır.

Kapı eşiğindeki 'Dikkat et...'ler duyulmaz, annesi gitmiştir 'geç kalma...'nın.

Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.

Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında. Ve bir kadın gittiğinde pek çok 'yetim' bırakmıştır arkasında..."

19 Kasım 2009 Perşembe

allah dualarımı kabul etti annecim:)

bu kız var ya hani benim deli fadik, öyle datlu oldu öyle birden bire büyüdü ki size anlatamam hem çok mutlu hem de şaşkınız karı koca.. sen ne zaman bu kadar büyüdün annecim diyorum bazen! bi anda olgunlaştı, bi anda abla oldu sanki. Hoş abla olmayı gerçekten de istiyo, yani kardeş istiyor benden, e koca da hevesli olunca düşünmeden edemiyor insan:) ama durun durun daha değil, benim hazır hissetmem için bayaaa bi zamana ihtiyacım var o zamana kadar da biyolojik saatimiz geçmezse bakarız :) ha ne diyordum? evet nehir bu sabah da aynen dün sabah olduğu gibi sıratarak uynadı. Her sabah uyandığında bi öpücük yağmuru başlıyor bizim yatakta akıllara zarar. Bi babaya bi bana o bana ben ona, serkan ona bi bana, puahahha kim kime dum duma...
sabah gözlerini açtı
-"annecim yine "pamuk prensesi" gördüüüüüm" dedi.
- A dedim nasıl gördün?
- onlarla beraber baloya gittim.. ağzu kulaklarında tabi
çünkü 2 gün önce ağlayarak uyandı ve "allayım güzel rüyalar görmemizi sağla diyorum ama korkunç rüya gördüm":( demişti. Bu sabah güzel rüyayı görünce ayyah dularımı kabul etti annecim dedi. Kuzum benim, sıcak ekmeğim allah bütün dualarını kabul etsin inşallah..
geceleri dua etmeden uyumaz nehir. Bebekliğinden beri dua eder, bi ara üşendiği için mi bilmem vazgeçer gibi oldu ama şimdi etmeden yatsa bile aklına gelince tekrar kalkıyo yatağın içinde ve başlıyor kendince dualarını etmeye, tabi bizim öğrettiiğimiz duaları accık kendince bişeyler katarak. bazen hepsini birbirine karıştırarak ama taaa içten en içten masumca dualar. Allah bütün yavruları korusun.. Şems-i tebrizin dediği gibi duayı nasıl edersen et, doğrusu yanlışı yoktur önemli olan içinden geldiği gibi yakın olmaktır allah'a. Biz de karı-koca dua ederiz akşam bazen ayrı ayrı, bazen ben söylerim serkan amin der:) Bazen de ben dua ederim serkan uyuklar, uyudun mu canım? derim. Yine amin der:):):)
nehir'in dualarından bi kaç satır :
- allayım sen anneyi, babayı nehir'i koru........ amin
- allayım bizi birbirimizden ayırma....... amin
- allayım güzel rüyalar görmemizi sağla...... amin

AMİİİİİİİİİİNN YAVRUCUM AMİN....

17 Kasım 2009 Salı

kına fotolarımız:)

Ankara da ki düğünümüz ve eşşek gözlü aylamın fotoları henüz elime geçmedi, onları da sonra mutlaka koyucam ama şimdi işteeeeeeee; kınaaaalı kızımız:)

lütfeeeeen hemen dön:(

Canım arkadaşım, önce lorim sonra sen blog dünyasını bu kadar sevmeme sebeb oldunuz. Sanki yıllardır tanıdğım bi dost gibisin.. yüzünü görmeden, sesini duymadan tanıdığım, tanıdıkça özlediğim bir dost.. Lütfen hemen iyileş, hemen dön.. akşam ne yapacağımı şaşırdım duyunca! bir an ya haber alamassam diye panik oldum. İdea, yazamıyorum daha fazlasını burda ama anladın sen beni biliyorum, kalbi de gülüşü kadar sevecen ve sıcak insan çabuk iyileş olur mu!
Pandora sayesinde haberlerini alıyorum, hepimiz seni merak ediyoruz. En kısa zamanda görüşmek dileğiyle..

16 Kasım 2009 Pazartesi

bir yastıkta kocayın emiii!

Cuma akşamı canım kuzenimin düğünü vardı ve ankara' ya gittik, iyi ki de.....
Ankara ya ilk geldiğimiz zamanlardı sene 1983. O zaman başladık yakınlaşmaya, başka illerde yaşarken istesende görüşemiyorsun çoğu zaman.Ama aynı ilde hatta aynı mahallede oturunca neredeyse her gününüz beraber geçiyor. Hal böyle olunca da çocukluğumuz, blu çağımız ve genç kızlığımız hep beraber geçti. Beraber büyüdük.. Şimdi etrafımdaki ilişkilere bakınca inanması güç gelsede; biz bir gün bile birbirimizi kırmadık, abudik gubudik beklentiler, kaprisler yapmadık, gereksiz alınganlıklar hiiiiiç yapmadık:) Yıllar önce annem ve halam ve şimdi de güccük olan kuzenim aynı sokaktan ev alınca yıllardır, hiç bişey değişmedi Benim İstanbul da olmama rağmen! Hala çocukluğumda ki, genç kızlığımda ki gibi. "Hadi çayı koydum gelin" " halacııım içli köfte yaparmısın çok canım istedi"
Annem yıllardır tek başına yaşayan, güçlü bi kadın olmasına rağmen, biliyorum ki halam ve kuzenlerim anneme yakın, bi telefonla koşup gelecekler. Allah hepsine uzun ömür versin ve nazarlardan korusun. Aylacımmm bi denem, eşşek gözlüm, sırma boylum, ya ne diyim kızım ben sana gelin olunurda bu kadar güzel olunurmu? bu kadar zarif olunurmu? Sürekli gülen gözlerin ışıl ışıl parlasın.. Hayat seni hiç incitmesin canım benim... seni çooook seviyorum, hani öylesine değil gerçekten sefiyooom bülüyünmü?
Az kalsın gidemiyorduk bu düğüne, defalarca aramasına rağmen bunu ona söylemedim ama sanırım içine doğdu kuzenimin bilemiyorum ama en son düğünden bi önce ki akşam aradığında "Meltem lütfen gelmeye çalış, ama size çok zor olacaksa yine de üzülme" dediğinde; tamam dedim içimden bi kez daha tamam gitmeliyiz dedim. En ufak bi sitem, sesinde en ufak bi ima yok. Ben gittim o gelmedi lafları yok, küçük olan kuzenimin düğününe gidememiştim yıllar önce bi kere laf edilmedi konusu geçmedi halamın en ufak bi iması olmadı. E ne var bunda diyeceksiniz değil mi bencede normal ama bi çok ailede böyle değil maalesef...
Düğün de, kuzenim de çok güzeldi. Allah bi yastıkta kocatsın, canım benim allah hep senin gibi iyi niyetli insanları çıkarsın karşına. Seni çok seviyorummmm..........
Hemen ertesi günü de erkenden yola çıktık. Yani cuma akşamı düğüne yetişip, cumartesi sabahta erkenden yola çıktık. Çünkü burda da yetişmem gereken bi yemek vardı:) Eşimin sevgili kuzeni dolayısıyla benimde kuzenim:) ama benim de eski arkadaşım meltoş; haftaya evleniyor ve bu cumartesi de; ben eş tarafından kuzenlerle vur patlasın çal oynasın, fasılda kına gecesi yaptık. Uzun zamandır bu kadar eğlenmemiş daha doğrusu bu kadar çok gülmemiştim. Ah meltoş aaaaah sen bi ömürsün açta börüüün görünsün bak hala gülüyorum:):)
Melteeeem canım arkadaşım bir ömür boyu mutlu olun inşallah, bi yastıkta kocayın emi?
Haftayada düğünümüz var diğer ayrıntıları da o zaman yazarım:) şimdilik hoşçakal blogcum, ankara da ki düğünün fotolarını mutlaka koyucam tabi birileri bana gönderir göndermez:(
çünkü ben şapşalı yine siyah incimi, nikonumu unutmuşum giderken:( bi süredir pek iyi değil aramız!
AAAAA unutmadan, nehir ilk kez düğün gördü ve tabiiii geline bayıldı veeeeee en önemlisi:
kızıım halay çekmeyi öğrendi puahahhaa, ama görmeniz lazım tek ayak üstünde ceylan gibi seke seke ve geriye doğru gidiyor:):):) Şimdi benim süper hafızalı canım blogcu arkadaşlarım hatırlar, yazın manisaya gitmiştik, kankamın düğününee ama nehir tüm düğünü uyuyarak geçirdiği için ankarada ki düğün ilk sayılır yani:)
not: fotolar süperdi, umarım elime geçer bugün, ben de gün içinde yayınlarım.

6 Kasım 2009 Cuma

GDO’lu diyet tarifleri-yılmaz özdil


Haliyle panik halindesiniz... “Nasıl anlarız? Genetiği değiştirilmiş organizma yemekten nasıl kurtuluruz?” filan.
Şöyle...
*
Annaneniz öpülesi elleri parçalanırcasına, ovalaya ovalaya tarhana yaparken, siz, “Aman annane be, boş versene” deyip, marketten hazır çorba alıyordunuz ya... Annane rahmetli oldu ve siz, o tarhananın tarifini annaneden alıp, bir kenara yazmadınız ya... İşte o nedenle, siz, genetiği değiştirilmiş organizma yemekten kurtulamazsınız maalesef.
*
Ne verirlerse...
Onu yiyeceksiniz.
*
Kız evlat yetiştiriyorsunuz, en iyi okullara gönderiyorsunuz... Piyano çalıyor, İngilizce konuşuyor, Grammy alanları tek tek biliyor. Bilmeli... Ama alt tarafı limon, şeker ve su kullanıp, limonata yapmasını bilmiyor! Yoğurdu çırpıp, ayran yapamıyor, ayran... İşte o nedenle, kızınız, genetiği değiştirilmiş meşrubat içmeye mahkûm maalesef... Torunlarınız da.
*
Zahmet edip sütlaç yapmadığınız için, kek yapmaya üşendiğiniz için... İçinde ne olduğunu bilmediğiniz gofretleri, mısır patlaklarını kemiriyor sizin oğlan! Hamur tutmayı, şöyle mis gibi ıspanaklı bi börek yapıp, çantasına koymayı bilmediğiniz için, hamburger bağımlısı oldu. Tahin-pekmezi “köylü işi”, vıcık vıcık yağ fışkıran kremaları “modernite” sandığınız için, daha 10 yaşında ayıya döndü, yuvarlana yuvarlana yürüyor, tıkanıyor, merdiven çıkamıyor.
*
Size zor geliyor ama, zor mu evde yoğurt yapmak? İstanbul’un güneşi müsait değil, anlarım, zor mudur İzmir’de, Antalya’da, Adana’da evde salça yapmak?
Şikâyet edip duruyorsun, içine katkı maddesi konuyor, zorla beyazlatılıyor diye... İster tam buğday unundan, ister çavdardan, hakikaten zor mudur evde ekmek yapmak? Bütün ailen kabız... Tonla para verip, abuk sabuk ambalajlı-meyveli saçmalıklardan medet umacağına, niye öğrenmiyorsun kabak tatlısı yapmayı?
*
Güya, çoluğunu çocuğunu düşünüyorsun, taze taze yesinler diye, pazara gidiyorsun... Eğri büğrü biberlere, doğal olduğu için tuttuğunda ezilen domateslere ağız burun kıvırıyorsun, hormonlu, tornadan çıkmış gibilerini alıyorsun... Ne işe yaradı senin pazara gitmen?
*
Kocanız da, bu satırları okuyup, size akıl verecek şimdi... Söyleyin ona, ukalalık etmesin, götürün aktara, hatmi çiçeğiyle zencefili birbirinden ayırt etsin, ondan sonra konuşsun!
*
Enginar, börülce, radika, cibes pişirmekten haberin yok; gazetelerin tiraj almak için kıçından uydurduğu kıçımın uzmanlarından fıldır fıldır brokoli tarifleri öğreniyorsun... Brüksel lahanası yiyerek mi AB’ye gireceğini sanıyorsun?
*
Çin’den bal getiriyorlar mesela... Taaa Arjantin’den, Meksika’dan bal getiriyorlar. Neymiş efendim, içinde genetiği değiştirilmiş organizma olabilirmiş falan... İçinde tavuk ibiği, maymun kulağı olmadığına şükredin! Ben iddia ediyorum... Kaşla göz arasında frankeştayn ürünlere kapıları açan arkadaşlarla, Amerikan çiftçilerinin avukatı profesörlerimiz, sırf karakovan balına sahip çıksa, Şemdinli’de, Pervari’de terör bile azalır, terör bile.
*
Uzatmayayım.

Mutfak genetiğimizi kaybettik biz.

Elin adamı, mısırdan, soyadan, domatesten önce beynimizin DNA’sını değiştirdi!

*
Hurrraaa diye köyden kente göçerken, dışarda tıkınmayı şehirleşme zannettik. Ambalajlı ürün tüketmeyi, zenginleşme zannettik.

*
Dolayısıyla, ya kafayı değiştirip, özümüze döneceğiz... Ya da ne verirlerse onu yiyeceğiz.

3 Kasım 2009 Salı

neeee dostluk mu dedin???


hani şu ağladığında göz yaşını silen mi?
hani düştüğünde kolunun altından omuz atan..
hani canın sıkkın olduğun da saygı duyup dinleyen
hani bi derdin olduğun da, aman bana ne demeyen!
hani omuzun da ağlayabildiğin
hani çok sevindiğin bi anda hemen telefonunu çevirdiğin
hani hastalandığın da yetiş gülüm dediğin
hani telefonda bile sesi kötü gelse onun için endişelendiğin
hani hani hiç bi şey söylemediğin zamanlar da bile seni anladığını bildiğin
hani şu beraberken saçma sapan şeylere gülüüp, saatlerce sohbet ettiğin mi?
hani onun seninle birlikte sevindigini sandığın mı ya da seninle bir üzüldügüne inandığın mı?

NEEE DOSTLUK MU DEDİN? hay allahım :):) kafan karıştı değl mi? anlamadın...
dur dur panik olma sen önce sözlük anlamından başla, o kadarı sana yeter:):)

1 Kasım 2009 Pazar

nehir sana bişi diceeem:

ANNEMMM, CANIM KIZIM;
SENİ CANIMDAN, ÖMRÜMDEN, DAHA ÇOK SEVİYORUM.. BU DUYGUYU BAZEN ŞU AN DA DA OLDUĞU GİBİ, İFADE EDECEK KELİME BULAMIYORUM. BEBEĞİM, GÜZEL KOKULU DELİ FADİĞİM. ÖLÜRÜM ANNEM YOLLARINA. CANIMSIN, YAVRUMSUN, NURUMSUN!