28 Nisan 2009 Salı

nostalci ve karpuz:)


Bugün hamilelik günlerimi hatırladım.. ne kadar güzel ne kadar sağlıklı beslendiğimi, yüzümün ve saçlarımın nasıl pırıl pırıl parladığını hatırladım. Nasıl kustuğumu,kusarken kaçırdığımı,kaçırınca gülmeye başlayıp tekrar kaçırdığımı hatırladım:) Kusmak dediysem bulantıdan değil sadece, bazende çok yemekten kustuğum oldu aslında. Hamileliğimin 2. ve 3. ayında çok bulantım oldu. İş yerinde öğlenleri sadece cacık,eve gelince akşamları sadece ayva yediğim "2 ay"... ondan sonra her şey bir anda inanılmaz güzelleşti ve değişti, tabi ben de :) anne kızın güzelliğini alırmış derler ya hııııh hiç de değil. Pek bi güzel, pek bi sağlıklı hissediyordum kendimi. Çok mutlu, neşeli ve pozitif bi hamilelik geçirdim. İşten ayrıldıktan sonra gündüzleri evde cennet mahallesini izleyip bütün gün kahkalarla gülüyodum,ha bi de cumartesi akşamları süperdi, dans yarışması vardı o zaman. Hani huysuz virji nin sunduğu. Ay ne kadar eğleniyordum onu izlerken. Hele bi de kayınço yanımdaysa süper oluyordu. Çünkü yemek konusunda bana en iyi eşlik eden oydu. Bütün akşam oturup önce yemek, sonra cips sonra dondurma yiyoduk:) valla bak! benim hamileliğimde biz hepimiz kilo aldık benim yüzümden:) Ben mi? ben hamileliğimin sonunda 21 kilo aldım canım. Patates çuvalı gibiydim en büyük kumpirlik patateside gelip burnuma koymuşlar sanki sorma. Ama insanın hem canının istediğini yiyip hem de kilo alacağını umursamadığı o mübarek günler:) Pazara falan gittiğimde,pazar boyunca önüme ne gelirse tadına bakarak ve yiyerek geziyodum çok eğlenceli oluyodu:)
Çok güzel günlerdi, çok mutlu ve neşeli bi hamilelikti, sürekli güldüğümü hatırlıyorum:) Ay nerden geldiyse aklıma durup dururken!
Aa! hatırladım nerden aklıma geldi. Sevgili bugün işten geldiğinde elinde bi torba, içinde de kocaman bi karpuz. Vaaaay be dedim ne kıymetli kızın varmış,kaça bunun kilosu falan diyede uzattım accık. Niye diyosun sen şimdi, e daha tam çıkmadı karpuz biliyosun şuan oldukça pahalı, bana sorarsan ne gerek var derim yani.. Ama yok! küçük hanım günlerdir karpuz da karpuz yedi bitirdi bizi zilli. Nerden gördü, nerden canı çekti bilmiyoruz. Ama diye diye aldırdı babasına evimizin gıymetlisi:) Ben de accık kapris yaptım, hayır kıskandığımdan falan değilde, ben hamileliğimde bile şöyleeee zor bi şeylere aşerip yollara dökmedim valla kocamı. Ama bi daha hamile kalırsam kışın ortasında yeşil erik isticem. Hah ! görsün bakalım o zaman gününü:)

27 Nisan 2009 Pazartesi

4 gün






Perşembe 23 nisan, cumada eşimden kafa tatili olunca biz 4 günlük küçük bi tatil yaptık. Yaptık ama evde ki hesap çarşıya uymayınca bi yere gidemedik:( Önce altınoluğa gitmeye karar vermiştik ama olmadı. Ankara'ya gidelim derken çok sevdiğimiz arkadaşlarımız geleceklerini söyleyince inanılmaz sevindik biz de onları beklemeye başladık. Yaşasın onları nerelere götürsek diye planlar yaparken bu seferde cuma günü onlar gelemeyeceklerini söyleyince büyük bi hayal kırıklığı yaşadık:( Hayır; canım arkadaşım yıllar sonra evime gelecekti, onamı üzüleyim, nehir sırma abla diye kafamızı sitti, onamı üzüleyim, anasını satiim 4 günlük tatil napıcamızı bilemedik anlıcanız..
Neyse bütün planlar bozulunca bizde plansızlık planı yaptık, en sevdiğimden:) 23 nisan da bayrağımız elimizde dolandık durduk. çocukların şansına hava çok kötü olunca özgürlük parkında ki kutlamalara katılamadık. Neyse hava kötü olunca alışveriş merkezine nur yağar misali evimize en yakın hatta çok yakın bi yere gittik. Kızımın kankası ege de gelince keyfimiz yerine geldi tabi:) Hoş nehir vaktin çoğunu arabasında uyuyarak geçirdi:) ama olsun bi arada olmaları da yetti onlara.
C&A diye bi mağaza var bu arada 23 nisan nedeniyle güzel bi indirim yapmıştı. Bizde kızıma yazlık cıvıl cıvıl bir şeyler aldık. Nehir mağazanın vitrinine girip orda güneşlenir gibi yattı vitrine ondan sonrada yarım saat kadar vitrin de enteresan görüntülere sebeb oldu. Gelip geçenlerin şaşkın bakışlarına bizim ki de şapşal hareketlerle karşılık verdi:)
Amcası ve yengeside gelince kızımın 23 nisan bayramı oldukça keyifli geçti anlıcanız. Ben mi? haa sen bakma bana keyifsiz falan değilim de biraz uyuzum bu sıralar.. Farkettiysen yazıyorum ama ruhsuz ruhsuz. Bilmem.. bu suçuda bahara atalım bari:) Aslında keyfim yerinde allahıma çok şükür sadece accık kanım uyuşuk, geçer.. benim çabuk geçer biliyooom:)
Cumartesi yine belgrad ormanının kollarına attık kendimizi.Bayıllıyorum, orda kalmak istiyorum hatta.. şaka değil ! Ormanda çok mutlu oluyom ben.. yaşadığını anlıyor insan,nefes alıyo..
Teyzemin evde hazırladığı kahvaltıyı ve sıcacık çayımızı yanımıza alıp gittik. Oh tazecik ekmek ve simit, beyaz peynir, çay, hatta köy biberimiz taze nanemiz bile vardı. Çok güzel bi kahvaltı yaptık. Gazetelerimizi okuduk. Sonra bi saate yakın yürüdük teyzoşumla. Bi türlü belgratın kollarından alamadık kendimizi. Cumartesi olduğu için ve de sanırım çok erken olduğu için öyle boş öyle güzel ve de öyle temizdi ki inan kuş seslerinden başka ses yoktu sanki..Geçen hafta söz verdiğimiz gibi kızımın bindiği atına havuç götürdük evden, evet bizim yıldız :) hatırladınız mı? Ama maalesef yıldız hanım bile uyanıp gelmemişti henüz:)

26 Nisan 2009 Pazar

bizim..

HOM SVİT HOM:):)


bir süredir görmek için sabırsızlıkla beklediğimiz örnek daire bitmeyince,cuma günü dekorasyonu bitmediği halde bizden bıkan çalışanlar arayarak daireyi görebilirsiniz dediğinde çok sevindik. Hemen emel'le telefonlaştık ikimizde de bi heyecan:) e hem evimiz olacak hem komşu olucaz inşallah.Gerçekten duygulandım, çok mutlu ve heyecanlıyım. Bu kadar yaklaştığımıza inanamıyorum. Bu bizim ilk evimiz. Ne demek olduğunu anlıyosun demi bizim için.. İkimiz kocam ve ben... bu kadar uğraştık umarım allah ta bize ağız tadıyla oturmak nasip etsin. Ha herşey 4/4 lük mü tabi ki değil, herşey tam istediğim gibi mi tabi ki değil. Ama bizim mi EVET BİZİM..
az kalsın unutuyordum nehir yeni evin heyecanını kendince en az bizim kadar yaşıyor. Herşeyin o kadar farkında ki, evet belki ne kadar zor ev sahibi olunduğunun değilse bile, kendi evimiz olmasının bize verdiği sevinci tam anlamıyla yaşıyor diyebilirim. Hatta biz yengesiyle plan üzerinde konuşurken, nehir geldi "baaaak burası bizim yeni evimizin banyosu,tuvaleti,mutfağı diye gösterdi. Şaka gibi!! evet evet doğru duydunuz,bildiğiniz kara kalem plan yani, resim değil! planın üstünde gösterdi küçük hanım, hepimiz şaştık ve de güldük:)

güzel mi,güzel
yeni mi,yeni
bizim mi bizim
bumudur budur :)

21 Nisan 2009 Salı

koskoca istanbul ve haftasonu




























aman çok uzunmuş okumuyayım deme sakın yazının içinde gizli şifre var:P

Arkadaşlar merak ediyorum koskoca istanbul' da neden güzel bi lunapark ve de büyük bir hayvanat bahçesi yok ! Türkiyenin en büyük şehri yahu.. Küçükken biz; Ankara'da inanın ayda iki kez lunaparka giderdik. Ankara'ya yolu düşen, biz de kalmaya gelen herkesi bi kere anıtkabire bi kere Atatürk orman çitliğine götürürdük. Ankara hayvanat bahçesi öyle büyük ve güzel ki, istanbul'da darıcaya gittiğimizde inanamamıştım.. İlk fırsatta Ankara'ya gidicez sözüm var kızıma. Geçenlerde aradım hayvanat bahçesini Ankara'da ki bizim emektar fil ölmüş:(
Orda telefona çıkan "murat bey" fil öldü deyince, üzüldüm gerçekten.
-Peki tekrar fil alınacak mı dedim.
-Büyükler bilir ama bizcede alınsa iyi olur dedi.
Büyükler mi puahaha kime sorcaksınız mamutlara mı:))
-Ben büyükler derken? dedim.
-Yani yetkililer bilir dedi.
Yetkilileeeer lütfen bi fil alırmısınız. Kızım ağlayıp duruyo valla:(
Neyse biz bu haftasonu kuzenimin oğlu, yani benim de ilk göz arıım arcam ve kızımla beraber lunaparka gittik. Ben yıllardan sonra sırf arcam istedi diye korku tüneline girdim :) tabi maskara oldum, neden mi anam o ne karanlık o ne zifiri bi körlük şaştım kaldım. Ordan burdan yaratıklar çıkıyo iskeletler iniyo falan. Hayır onlardan korktuğumdan değil de klasik kadın evhamı mı nedir. Hay allahım diyom şimdi elektrik falan kesilse, ya da bu tren bozulsa ne pok yicez nerden çıkıcaz aklımdan 40 dene şey geçti. Gerildim vallai tabi arca'da ben korktum diye katıla katıla gülüyo sıpa:)
Biz ordayken kızım da atlı karınca, cindrella nın arabasına falan bindi. Sevgili de yiğenini yalnız bırakmadı sağolsun o da arcayla hız trenine bindi. Ben binemem ona tutar beni kusarım valla:) Çocuklar çok eğlendi, sonra acıktılar beraber yemek yedik.Nehir orda da hiç susmadı, aralıksız konuştu ve de bağırarak, herkes bize bakıyo. Nehir susmuyo arca doymuyo birinin kakası geliyo birinin çişi geliyo aboooow ne oluyo lan teker teker gelin:) Ben de fırsattan istifade araya sıkıştırayım hemen; canım 2.çocuğu istiyon mu, eminmisin:)
Sonra da akşam bi yere davetliydik sağolsunlar bi çiğköfte partisi yaptık ki sormayın. Bütün yorgunluğum gitti valla semirdik bi güzel. Akşam da eve gelip pestil şeklinde yatağa daldık.
Pazar günü mü? ooooh pazar günü ruhu ve beyni dinlendirdik sabahtan kalkıp harika bir günde belgrad ormanının tadını çıkardık. Yürüdük, koştuk, güldük, düştük. Ciddiyim bak hem de nasıl bi düşme.. anlatıyorum : şimdi benim kızım avarel avarel koşuyo, tırmanıyo atlıyo falan, her seferinde nehir yavaş, nehir tikkat derken bizim ki hızla koşup kenara doğru, frenleri tutmayınca benim sevgili uçarak bi atladı, bi yakaladı kızını ama ikiside yerlerde yuvarlanıyo. Ben gülme krizinden kaldıramıyom bunları baba kız çamur, ben kaput gülmekten. Ama ne oldu ? sevgili de bi surat çocuk düşüyodu sen de armut gibi bakıyosun dedi:( bi de gülüyon utanmadan dedi :( düşmekten son anda kurtulduğu yerinde aşşası accık uçurum !
Tamam canım gülmüyorum...
Ama hayatım çekirge gibi nasılda uçtun öyle deyince; puahahaha o da koptu en sonunda:))
Sonra nehir hanım ata bindi, hey allam ne korkar ne çekinir bu çocuk böyle şeylerden sanki sürekli ata biniyo bizim ki.Gerçi evde babasının sırtında başlamıştı ilk binicilik dersleri almaya ama sonuçta bu da kocaman at !
-Tamam bişi yok babaççım sakin ooool :)) diyo bi de küçük hanım..
yav ben gerçekten kocamın o tatlı telaşlarına, benim rahatlığıma hem kızıp hemde bıyık altından gülüşüne hastaaayım ya! hastayııım kocacım sana, hastayıım kızımm sana...
Atın üstünde bizim ki tıngır mıngır bi mutlu ki sormayın. Nehir "deeh deh" diyo, atın sahibi genç de "vay ablam maşallah" diyo. Atımızın adı da yıldız. Nehir bu seferde "aferin yıldız aferin kızım" diyo. Sonra belgrad turumuza atsız olarak devam ettik. Çiçek topladı nehir hanım,dora oldu,kaşif oldu.Bunların hepsini aralıksız sayıştırıyo bi yandan,inanın ormanda insan kuş sesleri falan dinler ya, yok bizim böyle bi şansımız zaten yanımızda susmayan bi kuş var yoksa lori mi desem:)
Eh en sonunda nehir den beklenen ses geldi. Babaaaaaaa ben açıktım! hah tamam hadi gidiyoruz. Çimlere yayıldık,ailecek ayakkabılarımızıda çıkardık, gel keyfim gel. Hem dıkındık hem yayıldık:)
Bütün bunlar yaşanırken arkadaşlar herşey çok güzeldi. Ama "ah istanbul ah bi de bu kadar kalabalık olmasan doyulur mu sana" diye aklımdan geçirmeden edemedim. Her yer öyle kalabalık öyle hınca hınç doluydu ki... Allahtan biz fazla trafiğe kalmadan vakitlice evimize döndük. Sokakta olmak, gezmek, kirlenmek ne kadar güzelse eve dönüp güzel bi banyo yapıp eşofmanları giyip dinlenmekte ayrı bi güzel :)















20 Nisan 2009 Pazartesi

zaman lütfen biraz yavaş!

















Günleri pek birbirinden ayırma huyum yoktur benim,yani en azından herkes kadar yoktur:) Her güne ayrı bi anlam,ya da ayrı bi duygu yüklemem ama çalışma hayatından kalan mı yoksa öğrencilik yıllarından mı bilmem, herkes gibi ben de cumaları pek bi mutlu olurum,ama pazartesileri mutsız olmam :) Cuma akşamından herşey rutin olmaktan çıkar sanki,başkalaşır insan, bi heves gelir bi keyif gelir. Görünürde değişik hiç bi şey olmasada sanki siz sihirli bi değnek dokunmuş gibi bi rahatlar bi gevşer bi haller olursunuz:) Planlar yapılır, bi yerlere gidilir,olmadı misafir gelir,hiç olmadı gebeş gebeş yatılır,sevgili evdedir evin havası değişir,babası evdedir nehir'in havası değişir.Oh koy şurdan bi göbek havası serkanım, iki göbek atalım,havamızı bulalım:)
yok artık diyeceksiniz siz şimdi di mi? Ya öyle değil işte bi video koysam şuraya ahanda bunlar tırlatmış ailecek dersiniz:)
Neyse anacım cuma geliyor,haftasonu koştur, güldür, güzel güzel geçiyor, pazartesi oluyor,bi koşturmaca biri işe biri eve biri oyuna dalıyo,salı geldi oh yaşasın bu akşamda "canım ailem" var. Yemekti, blogdu derken salı da bitti.Çarşambayı sel aldı falan filan derken hooop yine cuma, ben günler nasıl geçiyo anlamıyorum, ne zaman pazartesi ne zaman cuma oluyor anlamıyorum.Ve bu çok ürkütücü geliyor bana herşey güzel hoş da biz hayatı yakalamaya çalışırken hayat nerdeyse ışık hızında akıp gidiyor. Bi bakıcam nehir kocaman bi kız olmuş, aynaya bakıcam yüzünde yılların çizgilerini taşıyan benmiyim dicem,ya bu yanımda ki göbekli ve kel adam da kim aman allam ne oluyo nerdeyiz biz:) Yanlış anlaşılmasın yüzümün kırışmasından saçımın beyazlamasından değil korkum beynimin yaşlanmasından,güzel anıların unutulmasından korkuyorum. Sürekli hareket eden hiperaktif bedenimin bi gün ruhumun hızına yetişememesinden korkuyorum. Allahtan dileğim, sevgiliyle beraber yaşlanmak, sağlıklı huzurlu bi yaşlı olmak en önemlisi de kızımın sağlıklı ve mutlu bir genç olabildiğini sevgiliyle beraber görmek.. evet evet bu kadar tüm istediğim. Canım kızım öyle hızlı büyüyor ki!
Nehir geceleri gelip koynumuzda yatıyo, doktorlar kesinlikle doğru olmadığını söylüyor ama maalesef biz o zevkin esiri olduk ve biz alıştırdık yatağında uyuyan çocuğu..
Ama bunu ancak bu duyguyu tadanlar bilebilir :) Oooooh sefam olsun doğru veya yanlış napalım biz böyle çok mutluyuz o bizim bebeğimiz, canımız, prensesimiz bizde her anın tadını çıkarmaya ve dolu dolu yaşamaya çalışıyoruz.
Zaman zaman bizimde huzurumuzu bozan olaylar, saçma sapan konular olmuyor mu oluyor tabi ama emin olun aile birbirini ne kadar sever birbirine ne kadar bağlı olursa hayat da o kadar güzel ve yaşanılabilir oluyor. Bunları sizle paylaşıyorum bi yandan ama bi yandan da aman banane senin mutluluğundan diyen huzursuz insanların da olduğunu biliyorum; onlar da benim umrumda değil:)
Ama burda yazılarımı okuyup beni ve ailemi hiç tanımadığı halde, güzel dileklerini,en içten duygularını ve temennilerini paylaşan herkese çok teşekkür ederim.
Umarım; size köstek olan değil destek olan, sizi kıskanan değil, başarılarınızla gurur duyan, mutluluğunuza haset değil, gıpta eden insanlar olsun hep etrafınız da...

Neyse zaman bu kadar hızlı akıp geçerken bi haftasonunu daha geride bıraktık ve yine zamanı en güzel şekilde yaşamaya çalıştık. Haftasonu maceralarımızla geri dönücem:)
Ben bu sabah düşünceli ama karamsar değil, biraz hüzünlü ama mutsuz değil,yani duygusal bi sabaha uyandım.
Gününüz güzel geçsin, ama çok da hızlı geçmesin ne dersiniz :)

17 Nisan 2009 Cuma

hakuna matada:)

















Hakuna matadaaaaa
Ne güzel bi söz bu
Hakuna matadaaaaa
Geçmez bu moda
Üzülme sakın herşeye hayatta
Dertsizlik demek bu felsefe
Hakuna matadaaaaaaa

Uzun bi aradan sonra kızımla aslan kralı izledik bu cuma günü. En sevdiği filimken birden; simbanın babasız kalmasına üzüldüğü için mi, yoksa sırtlanlardan tırsdığı için midir bilinmez:) baya bi süre izlemek istemedi sonra birden cuma günü, tutturdu aslan kral diye. Hay allam nerde bu film ara ki bulasın şimdi, Allahtan bulduk, sonra patates köfte kızarttık salona yayılıp film eşliğinde tıkındık:) ay valla süperdi çok seviyom ben bu filmi. Nehir'de ben de bütün replikleri ezbere biliyoruz neredeyse ama yine acaip keyifle izledik. Veeeeeee bu yukarda okuduğunuz şarkı başlayınca sesini sonuna kadar açıp hem söyledik hem dans ettik. Ben bu şarkıyıda müziğinide deli gibi seviyorum,defalarca başa alıp aynı yeri tekrar dinledik.İkimizde çok özlemişiz aslan kralı, simbamızı,pumbamızı hele elton john müzikleriyle o kadar keyifliki dadından yenmez :)

15 Nisan 2009 Çarşamba

anne olmasaydım eğer !































Bu yazıyı belki daha önce defalarca okudunuz belki de hiç okumadınız.. Okuduğum zaman her satırını bi öncekinden daha çok anladığım,yaşarken öğrendiğim bir yazı. Bugün çok duygusalım neden bilmem, ya da bilsem de söyleyemem:) Anne olmak dünyanın en güzel duygusu, bir çoğunuz evet evet diyor okurken biliyorum. Kendi adıma şükrediyorum bu duyguyu tadabildiğim için. Bugün canı gönülden anne olmak isteyen herkese, en kısa zamanda minik pembe buruşuk bir eli tutabilmelerini diliyorum.
Canım kızım seni çook seviyorum..

ben anne olmasaydım eğer;

Topuksuz ayakkabılarla da şık olunabileceğini bilmeyecektim.

Hamileliğim esnasında 80'li kilolara kadar çıkıp kendi çapımda ilk defa bir alanda rekorumu kıramayacaktım.

O küçücük ellerle renkli kartonlardan yapılmış bir kâğıt parçasının bu kadar değerli olabileceğini öğrenemeyecektim.

Su almak için elimde kumanda ile buzdolabını açtığımda kumandayı buzdolabına koyacak kadar ya da evden çıkarken telsiz telefonu çantama atacak kadar kendimden geçmeyecektim.

Birinin canı yandığında ötekinin bu acıyı hissedebilmesi nin sadece ikiz kardeşlerde olduğunu sanacaktım.

Sabahın köründe gözü kapalı mutfağa kadar gidip, süt ısıtıp yine gözü kapalı dönme yeteneğini kazanamayacaktım.

Üzümün çekirdeklerini tek tek çıkarmak için insanüstü bir uğraşa asla girmeyecektim.

Bir insanın gaz çıkarması beni bu kadar mutlu edemeyecekti.

Büyüdüğünde arkadaşlarınla birlikte partilerde Süper Anne olarak eğlenmeyi hayal edemeyecektim.

Babanla belki daha az kavga edecek ama sevginin evlat denilen başka bir boyutuna giremeyecektik .

Sevginin böylesine karşılıksız olanını hiç tadamayacaktım..

Annesinden zorla ayırdılar diye "Uçan Fil Dumbo!" çizgi filminde böğürerek ağlamayacaktım.

Geceleri kesintisiz uyuyacak, hafta sonunda sabahları istediğim saatte kalkacaktım ama uyandığımda yanağıma konmuş minik ellerin sıcaklığı ısıtmayacaktı yüreğimi.

Çantamda sürekli bisküvi, ıslak mendil, bir adet oyuncak, düşer bir yerin kanar diye ayıcıklı yara bandı taşımayacaktım.

Annemi bu kadar çok sevdiğimi anlamayacaktım.

Annesinden zorla ayırdılar diye "Uçan Fil Dumbo!" çizgi filminde böğürerek ağlamayacaktım.

Acıyı geçiren öpücüğün gücüne inanmayacaktım.

38,5 derece ateş beni de yakıp kavurmayacaktı.

Yağmur sonrası çamurlu sularda zıplamanın keyfine varamayacak, sen bir lokma daha fazla yiyesin diye kalabalığın ortasında kafamda peçete dansı yapmayacaktım.

Sen olmasaydın eğer yaşamın karmaşıklığını unutup tekrar basit yaşamayı öğrenemeyecektim.

Sen olmasaydın eğer ben asla "anne" olmayacaktım.

Bir çocuk doğduğu anda, bir anne doğarmış... Bu lafın doğruluğuna inanmayacaktım


bi de benden: bu kadar olgun ve dolgun olabileceğimi bilmezdim:))
Şaka bi yana gerçekten bu kadar manevi bi doyuma ulaşabileceğimi hayata bu kadar anlam yüklenebileceğini düşünmemiştim.

14 Nisan 2009 Salı

bana yunus alırmısın:P

SEVGİLİ GÜNLÜK! şimdi sen alıştın hergün benden iki satır bişiler bekliyosun biliyorum.Amaaaa beni kasma ben öyle sıkıntıya neyim gelemem:) beni zorlar ya da mecbur hissettirirsen çok rötar yaparım haberin ola! Canım ne zaman isterse o zaman yazarım,bu sıralar bana pek ilişme, ama endişelenme yazdıklarım kızımın hızına yetişemediği zamanlarda, ben onları biriktirir, zipler yine sana anlatırım tamammı?Biraz önce nehir'le aramızda geçen diyalogla başlıcam yazmaya,beni şok eden ve de tüylerimi diken diken eden bişi,evet evet hemen az önce yaşandı.
Tuvaletten çıkan kızımın üstünü giydiriyordum, tatlı talı cilveler yapıyordu.
-Annecim seni çook seviyorum biliyomusun dedim.
- Biliyorum annecim dedi. Sonra; ölmemide istemiyorsun biliyorum, çünkü ölmek kötü bişey di mi dedi:(( Hay allaam ya,sus annem sus allah korusun,korusun,korusun,korusun.......

Gelelim haftasonuna.. Bu haftasonu nehir'e bi süpriz yaptık onu yunusların gösterisine götürdük. Arkadaşlarımız Bülent,Won ve de dünya tatlısı kızları hanayla birlikte. Çocuklar bizim kadar eğlendi mi bilmiyorum, ama görülmeye değerdi. Nehir başladı tabi izlerken;
-Ben de böyle atlarım ben de böyle yüzerim!
-Anne bana bi tane yunus alırmısın:P
- Ah annecim küvette beslense bu tatlı yaratık ben çoktan alırdım bi dene:)
Önce cumartesi sabahtan attık kendimizi sokağa, kızımın amcası ve yengesinide aldık he babam de babam gezdik,yani nehir'in keyfi çifte katlandı anlıcanız. Babadan sonra ki büyük aşkı amcası çünkü ama yengesinide oldukça sahiplenmiş durumda yani bi kıskançlık bi paylaşamamazlık olmadı şimdiye kadar aralarında, bilmediğimiz bi anlaşmaları var sanki gül gibi geçinip gidiyolar:) Cumartesiyi yine yorgun ve helak olmuş bi şekilde geçirdikten sonra, pazara yunuslar, arkadaşlarla yemek, akşamda amcasında maç izlemeye gitmekten başka bi plan yapamadık:)
Tabi biz maçı izlerken nehir'le paploda birbirlerini yediler, yani kavga falan değil gerçekten yediler,öpüşüp yalaşıp durdular. Bu arada serkan'ın arasıra pabloya bi bakışı, bi çıkışı var gülmekten öldük. Uzak dur lan kızımdan :))) Neyse pablo uslu dursa nehir durmadı,pablo havlamadığı zamanlar nehir havladı, valla bak. Hatta nehir bi ara sürekli anne bak ben köpek oldum dedi:P





















13 Nisan 2009 Pazartesi

gel de yaz şimdi!

Haftasonun güzel geçmiş,fenerbahçe sıralamada taa nerelere düşmüş,bahar gelmiş,yüzün gülmüş vs.vs. gelde ülkende bu kadar utanç verici şey olurken, bu kadar haksızlık yaşanırken,bilmem ne davasının aslında bir hukuk davası değil siyasi bir dava olduğu bugün bir kez daha kanıtlanmışken, gel de kakara kikiri yap şimdi. Hay tükirim ben böyle işe iyice sulandırdılar. Açık açık yazmıycam ne olur olmaz bu ülkede başınıza neler gelir belli olmaz.
Şeriat yok,darbe yok dedi! evi didik edildi. Bu beyinlere bu bilim insanlarına bu laikliğin ve atatürkçü düşüncenin temsilcilerine,sivil toplum örgütlerine el uzattılar elleri kırılsın inşallah. Korkaklar ölüsünden bile korkuyorlar Atanın ve onun gibi düşünenlerden. Gerçek suçlular bu durumdan nasıl faydalanıyor görüyoruz.

Sabah kapınızın önünden gelen tıkırtıların, sütçü olduğundan emin;uykunuza devam edebiliyorsanız demokrasiyle yönetilen bir ülkede yaşıyorsunuz demektir!!!

Bu benim kızım için açtığım blogum burda böyle yazılar yazmak pek yaptığım bişey değil, ama haberleri izlerken üzüntüden ve sinirden hastalandım desem inanırmısınız.
Evlatlarımızı nasıl bi ülkede büyütüyoruz ey allam !

kısır :)

Önce güzel sapsarı köftelik ince bulguru ıslatcan sıcak suyla, ama fazla değil kararında.Yoksa vıcık vıcık olur.Sonra yeşilliklerini güzelce yıkıcan sirkeli surda,benim gibi ince ince doğrucan,o sırada şişen bulguruna nar ekşisini, kimyonunu,karabiberini koycan bi güzel karıştırcan. Mis gibi biber salçası birazda domates salçasını koyup güzelce karıştırıcaksın. En sonda yeşillklerini de katıp; zeytinyağ,limon,tuz oooh hazır.
A bu arada haftasonu mu?
Çok güzel geçti, paylaşacaklarım,yaşadıklarım,hissettiklerim ohoo çok şey var anlatıcak:) Ama şimdi kısır yaptım ve çay demledim.Biraz keyif ve tembellik yapıcam.
İsteyen varsa buyursun gelsin ama kimse arkamdan pok ye demesin:)

10 Nisan 2009 Cuma

bi sorunumuz var:(






















Şimdi sevgili blogseverler ve blogumu okuyan sevgili arkadaşlarım. Ben hergün iyi kötü ne yaşadıysak hasbel kader yazıyorum,paylaşıyorum. Güzel yorumlarınızı okuyup mutlu oluyorum. Okunduğumu bildikçe daha büyük zevkle yazıyorum günlüğümü, bi gün nehir'in de bunları okuyacağını düşünüp daha da mutlu oluyorum. Buraya kadar herşey yolunda.
Benim sevgili, yani kocam, az çok biliyosunuz artık Serkan bey; gün içinde çok yoğun olduğu için genellikle yazılarımı takip etmiyor. Ancak akşamları geldikten sonra "neler yazdın bugün bakalım" diyor. Ya da ben söylüyorum baktın mı kızının bloğuna diyorum, nehir uyuduktan sonra ilk iş oturuyor bilgisayarın başına bi öğretmen edasıyla:) başlıyo blogumu okumaya aha işte sorunda burda başlıyor. Dakka bir gol bir ilk satırı okuyoooo; başlıyo bizimki
-"de ayrı, da ayrı, burda şu var, şurda bu eksik" demeye
-ANA, eeeee
-çok güzel yazmışsın yine canım
-hadi ya! sağol canım çok kibarsın

E be güzel kocacım bu kadar realist olmak zorundamısın. Yok olmaz söylemeden duramaz doğrucu davut bizim ki, bunun babası da böyle anacım. Kayınpederim sağolsun o da çok realisttir, hiç yalan söyleyemez bunlar. Bu iki mühendis baba oğlun yanında ağız tadıyla bişey anlatamassın mutlaka düzeltirler söylediklerini. Şöyle iki kuruş zenginleştiremessin bi şeyi anlatırken. Dikkat et abartma demiyorum ama accık hani bişiler katarsın ya kendinden :) yoook onların yanında yapamassın. Aldığın bişeyin fiyatını bile yuvarlak diyemessin bunların yanında 3-5 lira dersin yok 3,5 lira derler. Bişey anlatırsın birine "di mi canım" dersin, dönüp yaniiiii aslında tam öyle değilde şöyle oldu derler. Apışıp kalırsın:)
Şimdi kocama soruyorum;
- sen kaç kere bişiler yazdın kızının blogu için hı?
- bi yorum neyimmi yazdın şimdiye kadar hı?
Hazır ve nazır kızın için bi anı olsun bana da bi uğraş olsun yazıyorum işte nacizane bişeyler. Ben de biliyorum, doğru dürüst yazmayı ama ben en doğal halimle, birden aklıma bişeyler gelince karalıyorum, açıkcası çok da dikkat etmiyorum kurallara. Okuyucum beni böyle seviyo alla alla :)
sen de seviyosun yazdıklarımı kocacım biliyorum bu kadar da açık sözlü olmasan iyi olurdu ama ben seni bu halinle çoook seviyorum. Kızmıyorum da beyime yanlış anlaşılmasın.
Ama arkideşleeee ben böyle yazıyom. Kurallara pek dikkat etmiyom bu da böyle biline..

Birazdan kayınpeder arar, yandık :)

9 Nisan 2009 Perşembe

sen neymişsin be bahar !

Bu senede tüm faturalar bahara kesildi. İyisiyle kötüsüyle, kimle konuşsam
"ay çok fena başım ağrıyo,kesin bahardan"
"çok bi halsizim bu sıralar kolum kanadın kalkmıyor,kesin bahar yorgunluğu"
"ay içim içime sığmıyor kıpraşıyom bana bişiler oluyo, aşık olasım var kesin bahardan"
"canım hiç çalışmak istemiyo,işe gitmek istemiyo taksam koluma sevgilimi parklarda sürstsem şu bahar gününde de çalışılırmı yaw"
"hay aksi allerji oldum yine bahardan"
"toton da sivilce çıktı hah! kesin o da bahardan"
puaahaha sen neymişsin be bahar, ne iyi ettinde geldin bütün yükümüzü sırtladın..
kimine yorgunluk,kimine mutluluk,kimine hapşuruk, kiminede AŞK getirdin..
Al işte bizde de anası gibi bu sıralar misgin bir berduş var...
Haldur huldur çamaşır sepetini arıyorum evde, hani şu evinizde en sevdiğiniz köşe mimi var ya işte onu yazarken, es geçtiğim kendisinden hiç bahsetmediğim bir ardiye odamız var. Çamaşırların asıldığı,türkiyenin en yüksek 2. tepesi olan "ütülencekler"tepesinin olduğu, her daim dağınık olan, evlere şenlik bi oda:) normal şartlarda olması gereken çamaşır sepetini arıyorum yok alla alla " nehir sen gördünmü" derken AAA o da ne bizimkine bak ne yapmış ehl-i keyif sıpa :)
-annecim napıyosun
-dinleniyorum annecim, biraz yoruldumda!
-hııı afedersin rahatsız ettim:P

not: biz kuzenlerle 5 mayısda hıdırelles şenliklerini gitmeyi planlıyoruz,herkese duyruluuuur!!






evim evim güzel evim
























sevgili arkadaşım yansımalar beni mimlemiş... teşekkür ederim ebruliim ama intikamım acı olacak bilesin:)
Evimde en sevdiğim köşe yok çünkü köşe yok, bizim evimiz yuvarlak :)) diyip yazımı tamamlamıycam tabi ki:)
Evimin gerçekten her köşesini seviyorum,aslında ben evimi seviyorum, bana çok sıcak ve yaşanılan bir yer olduğunu hissettiriyor. Kokusunu da seviyorum evimin.
Ayağımı uzatıp kitabımı okuyabildiğim yer o an neresiyse işte en tatlı köşe bir anda o oluyor. Televizyonun karşısında dizi izleyip çekirdek çitleyebiliyorsam işte bu seferde orası en sevdiğim köşe oluyor, uykum geldiğinde yatağıma ve yastığıma yumuşak iniş yapabiliyorsam en güzel köşe yatağım oluyor.
Amaaa illede sıcak sohbetlerin yapıldığı, çayların kahvelerin tütün eşliğinde hüpürdetildiği, fırından zencefilli kek kokusu ya da gızamış piliç kokularının geldiği "mutfak" vazgeçilmezim olarak sanırım baş köşe diyebilirim..
Ay seneye yeni evimize taşındığımız zaman inşallah bu mimi tekrar yazıcam :)
Ben de bu mimi cevaplamak isteyen tüm arkadaşlarıma yolluyorum..


(resim burdan)

8 Nisan 2009 Çarşamba

sebeb-i bahar..

ne güzel söylemiş hayyam;














































hava her ne kadar tekrar serinlemiş gibi gözüksede,her ne kadar bulutlu ve kasvetli olsada bahar geldi. Ben biliyorum, hissediyorum. Vücudum ve beynim sinyal veriyo, bi adam sendecilik bi vurdum duymazlık:)
İnsanın bedenine yorgunluk verdiği kadar ruhuna da" berduşluk, serserilik" veriyor bahar.
Doğada bir uyanış bir diriliş,yeniden yeşeren tabiat ana yaşadığını hatırlatıyor sanki insanoğluna ve aşık olmayı,sevmeyi..
Böyle içimde yerli yersiz bir sevinç, kalbimde minik bir serçe kanat çırpıyor,şaşkın ve ürkek
Nasıl tembellik yapasım var sandalyemi alıp sahilin kenarına gidip, saatlerce kitap okumak istiyorum, kulaklarımda dalgaların sesi,burnumda yosun kokusu...

Arkadan birden nehir'in sesiiiiiii " anneeeeeeeeee"

ne oldu ya nerdeyim ben, bahar,deniz,yosun ne oldu ya bir rüyamı gördüm. Ha tamam pardon bunlar sadece hissettiklerim, sahile gidicem sandalyemi koycam beeen? yanımda koca bi çanta;kova kürek,tırmık. Yiyecek bişeyler şimdi başlar acıktım,susadım. E denize falan batar şimdi üstü ıslanır havada serin malum bahar havası yedek kıyafet,çorap çamaşırda koyyiiim. Hah işte oyuna daldı biraz kitap okuyim bari,hay allah nerde bu kitap şurda çantanın içinde bir yerlerde olacaktı. "Canım kitabımı gördün mü" aa ben çıkardım onu yer yoktu çantada fotoğraf makinasını koydum bi de gazetelerimi koydum":P
Bahar gelmiş neyimee :))
demiyorum herşeyiyle yine de çok güzel mevsim bahar
doğayla birlikte yeniden doğalım yeniden yaşayalım, nerde ve nasıl olursa olsun..

















( görüldüğü üzere şiir hayyam abimin gerisi benim, resimlerde tabi)

7 Nisan 2009 Salı

ödüllendim,böbürlendim:)









Sevgili anka ve sevgili dolunayım beni ödüllendirmiş bloglarında, ay nasıl mutlu oldum,nasıl şaşırdım, accık da utandım..
Gendülerine çok teşekkür ediyorum:)
Şimdi bu oyunun bi de kuralı varmış,oynayalım öğrenelim bakalım:
  • Ödülü verenin linkini yayınlamak.

  • Ödülü verdiğin kişilere mutlaka haber vermek.

  • Bu ödülü verdiğin blog sahibinin linkini vermek.
bu ödülü göndermek istediğim çok arkadaşım var, ama şimdilik bu kadarla yetiniyorum:

6 Nisan 2009 Pazartesi

yine,yine,yine:)













































































Yine güneşli, ama insanın içini ürperten en sevdiğim bahar havası,yine güzel bir pazar kahvaltısı,yine sıcak sohbetler hasret giderilen dostlar,yine düşen, yine çamura batmış ve yine mutlu bir nehir:)
Aslında pazarın gelişi cumartesiden belli oldu. Kahvaltıdan sonra attık kendimizi sokağa her ne kadar sevmesek de hoşlanmasak da bazı ihtiyaçlarımız için caddeye gittik. Trafik ve kalabalık yüzünden her zaman ki gibi zevkden çok ızdıraba dönüştü ama deydi. Nehir'in bazı ihtiyaçlarını aldığımız ihraç fazlası mallar satan,fiyatları çok uygun küçük bi dükkan var oraya gittik.Henüz sezon tam açılmamış olduğu için sonra tekrar gitmemiz gerekecek ama bi kaç küçük eksiğimizi aldık. Fakat o aradaki minik dükkanların içinde yeni bi yer gördük,yine ihraç fazlası,yine çok ucuz ve bu sefer büyükler için :) Tabi hemen daldık,en ucuzundan kendimizi de mutlu ettik. Sonra yorulmuş bi halde ne yapacağımızı düşünürken bir yandan da arabamızla cadde trafiğini yarmaya çalışırken,sevgili dedi ki hadi teyzenlere gidelim. İyi ki de dedi hemen aradım,teyzoş hemen gelin dedi, çay demledi bahçeye masayı sandalyeyi çıkardı. Oh akşam güneşi batmadan ondan da nasibimizi aldık,önce bira içtik sonra çay içtik:)) Güneşi bahçede batırdık, e teyze tabi anne yarısı, bırakırmı cücüklerini karnımızıda doyurduk,ooh yedik içtik semirdik. Nehir'in de nasıl keyfi yerinde bi rahat verdi ki bize şaştık kaldık. Teyzem "aman dilini ıssır" dedi,ne olur ne olmaz ıssrdım:)
Pazar sabahı nehir ve babası kargalardan önce yine ayakta, hadi kalk çabuk sizi bir yere götürcem;ne zaman serkan gidilecek yeni bi yer öğrense heyecan yapar. Kalktık hazırlandık gebze'de "serçeşme" diye bir yere gittik. Henüz sezon tam olarak açılmamış olduğu için tabi ki bazı eksikler vardı ama bahçesi ve doğası çook güzeldi. Sanırım bu baharda sık sık uğrak yerimiz olacak bi yer bulduk. Sonra burayı bize tavsiye eden arkadaşlarımız, eski dostlarımızla buluştuk. Ne kadar güzel bir gündü,ne kadar keyifli ve sohbet doluydu. Ne çok özlemişiz dedik birbirimize,çocuklarımız ne de güzel anlaşıyorlar ne kadar mutlular.. Kesinlikle bu bahar ve yazın çok sıcak günlerinin dışında sık sık bir araya gelme sözü verdik!
Hanna ve Nehir saatlerce oynadılar,üşüdüler,çamura battılar ama bi dakika durmadılar. Eve dönüş saatine kadar ne yapsak,ne kadar tepinsek kar deyip,tüm günü dolu dolu kullandılar sanki:) Akşam olmadan ayrıldık,biran önce evimize dönmeyi düşünürken aaa olmaz kızımın amcasını ve yengesini görmemiz, biraz da paployu sevmemiz gerekiyor. Hemen yolumuzu değiştirdik. Amca ve yengeninde iyi olduğunu gördük,hasret giderdik,pabloyla oynadık ve hemen koştur koştur eve geldik. Nehir hanımın uyku saati yaklaştıkça herşey daha bir hızlı çekim yaşanmaya başlıyor. Eve geldik güzel sıcak bir banyo saat neredeyse 9 oldu. Bizim ki uyukluyo falan birden" ben açım" dedi. Hay allam o saatte bi de yemek yedi kendisi ve tabi herşey yine hızlı çekim. Neyse 9:30 da herşey bitmiş kendine bakma ve dinlenme sırası bize gelmişti:)

3 Nisan 2009 Cuma

M E M E (T)

Bugün sabah saat, 7 de çaldı. İyi ki kalkmak zorunda değilim diye düşündüğüm sabahlardan biri.. gözlerimi açamıyorum. Sevgili kalktı,traşını oldu vs. hazırlanıyor,içerden en ince en datlu sesiyle "babaacııııııım" diye bir ses geldi. Hemen gitti aldı babası mis gibi kokan kızını,yanıma getirdi. Tabi nehir "babacım işe gitmek zorundamısın" diye hemen sıkıştırdı araya,şansını deniyor. Nehir yattı yanıma, klasik öpüştük,sarıldık, boğuştuk.Sonra nehir birden: "ben kocaman memetlerim olsun istiyorum annecim" dedi.
Çotank ! diye serkanın kafaya biri balyozla vurdu sanki puahahaha biz ikimizde gülüyoz ve de şaşkınız. Ben de:" annecim ne gerek var çok da büyük olmasın iyi bişi değil" dedim. Ne demekse :) Serkan şaşkınlıktan nerdeyse kravatını rambo gibi kafasına bağlıcaktı, ay hala gülüyorum, bak çok zor şartlar altında yazıyom yazımı :)
Sonra nehir konuyu aslında bir an önce büyüme isteğine bağladı.
-Annecim dedi ben de büyüyüp kocaman olmak istiyorum artık, babam gibi, senin gibi".
-Ama tatlım dedim çocuk olmak çok güzel,tadını çıkar nasılsa büyüyeceksin, ama ben istesemde şimdi yeniden çocuk olamam senin gibi küçük olamam.
-Ama sen çoook büyüksün annecim..
-Evet ama ben de bazen guccük olmak istiyom:) Büyüyünce böyle senin ki gibi oyuncak dolu güzel bi odam olmadı mesela, annemi hergün göremiyorum, babamla annemin arasına girip yatamıyorum dedim. (Hoş hiç yatmadım ama) Parka gittiğimiz zaman küçücük salıncaklara sığamadığım için sallanamıyorum..
Nehirin anlayacağı şekilde ifade edince daha fazla bişey bulamadım söyleyecek çünkü çocuk olduktan sonra, insan yeniden parklarda top oynuyo, kumdan kaleler yapıyo, denizde iki karışlık suda saatlerce yüzüyo,makarna boyuyo,patates baskı yapıyo yeniden çocuk oluyor ama çocukluğunda kaybettikleri asla geri gelmiyor. Bunu o an kızıma anlatamasm bile bunları söylerken,kendi küçüklüğümü ve özlemlerimi hatırladım. Evet ben artık istesemde guccük olamam..
O masumiyeti olan, dokunulmazlığı olan çocukluk yılları geçmişte kalıyor. Annenle babanla yapamadığını düşündüğün,içinde ukte kalan şeyler geri dönülüp yapılmıyor. Keşke dememek için bir daha ki sefere deyip, yapmak istediğim hiç bir şeyi atlamamak istiyorum. Umarım başarırım,umarım başarırız..























(resim maluum olduğu üzere internetten alıntı)

İNADINA YAŞAMAK !!!




















Geçenlerde bilmemkaçıncı doğum günümdü. Altmışbir ile altmışüç arasında bir yer.
Bir yıl öncesine kadar, bu dünyada yapacak pek de bir işim olmadığını düşündüm. Şartlarıma göre, çok iyi bir yaşam geçirdim. Çok sevdiğim oğlum kendisini yetiştirdi. Daha sonra bir de kızım oldu (hoş, kendisini prenses diye yutturur bana).

Gitmeyi düşlediğim hemen her ülkeyi görme şansım oldu. Dışarıda, 5 yıldızlı otellerde, sırf görmemişlik olsun diye, gece oda servisinden karides salatası, somon buğulama ve buz gibi beyaz bilmemne şarabı isteyebildiğim de.

Tokyo’daki otellerin çekmecesinden budizmi ve shinto dinini, örneğin Amsterdam ve Santiago’daki çekmecelerden hristiyanlığı okudum. Baktım ki, öbür dünya dedikleri yer, pek de fena bir yer değil. İşime geldi. Ulan ben de gidip bir tadına bakayım dedim. Nasıl olsa burada işim bitti.
Ulan, demez olaydım, tam ben Abbas yolcu deyip bavulları hazırlarken (oralara giderken free luggage kaç kilo ki?) bu çıktı geldi. Pelin dedikleri Küççük. Ben ona Küççük derim, çift ç ile.

Kardeş birdenbire, tüm düşüncelerim saçma geldi. Vay anasını. Bu Küççük var ya bu Küççük, yekten yaramaz. Ih ıh ıh diye 3 kelimelik dağarcığıyla, milleti maymun gibi oynatır etrafında. Oyuncak alırlar, oyuncağı atıp poşetiyle oynamayı tercih eder. Babaannen, deden nerede dersen, eliyle işaret edemese de, onlara bakar. Bir giysi almaya korkarsın,çünkü hanım normal yünden hoşlanmaz, illa yumuşak olacak. Çin malı oyuncak istemez. Ultraviyole ışın geçirmeyecek mayo alır. Trafik ışıklarında ya da pasaport kuyruğunda beklemekten nefret eder. (İyi ki, Ankara’da doğalgaz kartına kontör yüklemek için kuyruğa girmiyor). Etrafında ortalama 2, tercihan 3 kişi olması gerekir. Birisi kucağına alıp hoplatacak, ikincisi karşısında soytarılık yapacak, üçüncüsü de kameraya alacak.

Valla ne derseniz deyin, şimdi tüm gücümle, inadına yaşamak istiyorum. Ne kadar uzun olursa o kadar , aynı atmosferde olduğumu bilirim. Biraz büyümeye başlayınca benimle olur olmaz dalga geçeceğini bildiğim halde. Edepsiz!

En sıkıntıda olduğum anlar, vesikalık fotoğraf çektirdiğim zamanlardı. Adam, durduğum yerde, biraz tebessüm edin, der. Bir türlü beceremem. Şimdi keşfettim, birisi, tebessüm et, dediğinde, Küççük’ün bir macerasını düşünüyorum. Al sana tebessüm.

Evde karı koca, adam gibi kavga da edemez olduk. Kim kavgayı başlatsa, diğerimiz bir resim gösterip, bak şunun ayaklarına, sırıtışına diyor. Haydiii, bizim kavga güme gidiyor. Digital fotoğrafın hiç yararı yok, nasıl olsa evin her tarafına asmak için maaşın yarısını verip bastırıyoruz. Fotoğrafçı da artık, örneğin Tuna’nın resmini bastıracağım zaman, “Abi bu senin torun değil” diyor. Yeminle size. Millet öyle tanımış, öyle yaka silkmiş be.

Valla arkadaş, ne derseniz deyin, şimdi, tüm gücümle, inadına yaşamak istiyorum.

Babaannesi, “ yarın öbür gelir de, dede lan, şu sigarayı falan bırak artık, derse ne yapacaksın?” diyor. Ne yapacağım, alternatifim mi olacak? Küççük !

Bir aydır haritada, Burdur ve Antınoluk’a nasıl gidilir, dersi çalışıyorum. Hep Küççük’ün yüzünden. Amaaa, eğer ilk gördüğümde çıplak ayaklarını ve ellerini somurmazsam namerdim.

Yaşamak isiyorum arkadaş, uzun süre, ama sağlıkla, biliçli. Sevdiklerimin bu dünyada olduğu bilincini kaybetmeden.

Lami Teksöz...


















Şaşırdınız, ya da kim bu? kimden bahsediyor dediniz değil mi ?
Sevgilimin kuzeni seda; eşi ve henüz 9 aylık dünyalar güzeli kızı pelin'le dubai de yaşıyor. Bu okuduğum ve de gözlerimi yaşartan yazı da bu küççüğün dedesine ait. Evet bir dede torununa duyduğu sevgiyi ve özlemi bu satırlarla dile getirmiş. Bir solukta okudum ve çok duydulandım sizlerle paylaşmak istedim.
İkkuşun da dediği gibi hayat sevince güzel. Hepinize sevgi dolu bir gün diliyorum...

(resimler internetten alıntı, aşağıdaki hayalet resmi alıntı değil ben çektim pauahhaa)

2 Nisan 2009 Perşembe

bişi gördüm sanki:)














Dün yine bütün gün televizyon kapalıydı ve maalesef ben de biraz işe güce verdiğim için kendimi,hatta ruhumu teslim ettiğim için yavrucakla pek ilgilenemedim. E bildiğiniz üzere dün malum sebeblerden dolayı akşama kadar internete de giremedim. Bir yandan onun verdiği sıkıntı ve hırs bir yandan nehir'in hala salonun ortasında kaçırdığı hacetler, derken kendimi öyle kaptırmışım ki valla bi psikopat edasıyla işe girişmişim, kapı falan çalsa açsam deli gibi bi saç baş dağalmış;evin hanımını çağırırmısınız falan derler o derece yani. Neyse arada nehir'in odasına gidip biraz nabız yokluyorum tabi,farkındayım oynuyo ama bi yandan da sokurdanıyo. Misafirliğe gidiyorum arasıra "annecim biraz dinlenmeye geldim" diyorum hemen bana bi türk kahvesi yapıyo şakacıktan ben içiyorum, işe dönüyorum.Sonra bi elma soyup odasına gidiyorum, kapıyı çalıyorum tabi "tık tık gelebilirmiyim" "gelebülürsün annecim" hem o elmayı yiyo hem ayak üstü yalancıktan bi evcilik oynuyormuş havası yaratıp tekrar işime dönüyorum. Ama neyse evi kazıdım, kendimi hırpaladım,yoruldum, kızımla yeterince ilgilenemedim ama hala psikopat gibi sırıtıyorum sanki bi şeyin intikamını almış gibi mutluyum :)
Neyse, konuya dönelim ha bu arada sevgili kocacım da izmirdeydi bi yandan onu bekliyoruz nehir hanım akşam babam gelecek diye pek mutlu, özlemiş. Ben ufak ufak mutfağa geçmiştim ki yemek hazırlamak için nehir elinde bi cd ile yanıma geldi. "Anne bunu izleyebilirmiyim lütfen lütfen lütfen"
Çilek kız "ayışığı gizemi" ana ...
-Annecim eminmisin korkuyodun sen bundan
-hayır hayır ben artık hiç korkmuyorum ki,lütfen lütfeen"
-peki izle bakalım, hemen açıyorum annecim ama yakından seyretmek yok!
-tamam annecim söz
-anneciiiiiiiim,şey biraz da mısır patlatırmısın lütfen
-tamam annecim patlatırım tabi
hemen mısır patlattım, hoş akşam serkan gelince hiç beğenmedi.Ne hikmetse benim patlattığım mısır serkanın ki gibi güzel olmuyo gıcıııık... Nehir hanım kuruldu, film izliyo,mısır yiyo her şey bu ana kadar fena gitmedi. Ara sıra mutfağa geliyo accık tırsıyo etrafa bakıyo, kendini telkin ediyo bi yandan bana da söylüyo anne ben korkmuyorum ki ! Bu arada film de şöyle; bu çilek kız ve ahalisi kampa gidiyorlar, akşam olunca içlerinden bilmem hangisi karanlıktan korkuyo vs.
Film bitti üstünden biraz zaman geçmişti ki acıktım dedi. Ben de çorbasını getirmek için mutfağa gittim, bizim ki tırım tırım ama çaktırmıyo, bilin bakalım ne oldu o sırada ?
Elektrikler gitti .. Ha ......! Nasıl yaa, şaka mı bu ? Hayır lütfen şimdi değil ? Hava da henüz kararmış, nehir de bir panik bir panik sormayın.
-Anne mumlar nerde hemen mumları tak
-dur annecim hemen yakıyorum yanındayım merak etme
Hemen mumları yaktım her taraf gayet aydınlandı ama yetmiyo bizimkine
-başka mum var mı anne, biz markete gidelim,biraz mum alalım ne dersin. Sonra birden babam eve nasıl gelecek,karanlıkta evi bulamaz, yukarı çıkamaz başladı ağlamaya.
-Annecim kahraman baban evi karanlıkta bile bulur.Hem bak apartmanın ışığı yanıyor,asansörde çalışıyor jeneratör var,üzülme.
-hı şeyatör mü ? hay allah iyice kafasını karıştırdım çocuğun
Tam bir kaos ortamı ama nasıl gülesim var bi yandan nehir'in çaktırmasa bile hallerini görmeniz lazım :))
Mum ışığında çorbasını içti hem de koca bir kase,içine ekmek attık karanlıkta ekmekleri göremedi pek ama kasenin dibine kadar eğildi baktı. Sonra sakinleşti, güzel güzel mum ışığında ana kız oturduk,koltukta nehir kucağımda yüzü bana dönük bir yandan konuşuyoruz, gülüyoruz derken nehir bi çığlık attı " anne orda bişi gördüm" mum ışında konsolun üstünde duran cisimlerin gölgesi olduğundan daha büyük ve de haraket eder gibi gözüktüğü için bir an çok korktu sonra koıltukta ayağa kalktı konsola doğru baktı,sadece bi gölgeymiş annecim merak etme dedi:) puaahaha tabi ben acaip gülüyorum nehir'in hallerine
sen bizim ki buna bozul elini beline koydu:
-bu hiç komik değil annecim, bak ben gülüyomuyum ??
valla bak aynen böyle dedi. Ben:
- şey annecim haklısın tabi ki komik değil ben sen şaka yaptın sanmıştım da falan da filan da ona güldüm de kem küm :P
Oooh çok şükür sevgili geldi de kaos bitti, evimizin kahramanı,kızımın prensi, evimizin erkeki gelmiş kim takar elektriği gelmesede olur :))